Nejat Alp & Ozan - Arkadaşım (11/1o/2oo8)
nejat alp
_senmiydin sevgilimi çalan? anladımki dostluklar yalan sen olamazsın bu canımı acıtan beni sırtımdan vuran
ozan
-benmiydim seni böyle yakan sevdiğine kem gözle bakan bilmiyordum onun senle olduğunu nasıl yaptım sana bunu
nejat alp:
-ben onu delice sevmiştim gözlerine cennet demiştim bir daha hiçbir gülen göze inanmam yıkılırım ben hala….
ozan:
-çıkarsızca sevdim ben onu böylemi olacaktı sonu sen de yandın bu aşkta bak bende yandım Hak etmedik biz bunu!!!
nejat alp:
-ilk bahar kışa döndü bu zalimin yüzünden Dostum senin bir suçun anlıyorum gözünden
Ozan:
-seni üzgün görmektense bu kalbimi yakardım öleceğimi bilsemde aranızdan çıkardım
Nejat alp & Ozan
-evet sende bende yandık bir şeytanı melek sandık bu hayattan bir ders aldık İki dost biz bize kaldık hadi boşwer dostum o utansın
Türkiye çapında yaklaşık 2 milyon kullanıcısı olan internet üzerinden oynan ‘Metin 2′ adlı oyuna yasak geldi. Akşam’ın haberine göre, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün talebi üzerine artık 18 yaşından küçükler, oyunu oynayamacak.
Erzurum’da işlenen Musa Kang, cinateyinde ‘Metin 2′ adlı oyun çok konuşulmuş, küçük çocuğun oyun şifresi için kaçırılmış olabileceği iddia edilmişti. ‘Metin 2′ polisin de dikkatini çekti. Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı, birçok velinin çocuklarının oyunda gördüklerini hayata geçirdikleri, sopalarla şiddet uyguladıkları şikayetleri üzerine inceleme başlattı. Ardından bir rapor hazırlandı.
SAVAŞÇI SANIYORLAR
Uzman polislerin hazırladığı raporda, ‘çocukların oyundaki karakterleri gerçek hayata taşıdıkları’ belirtildi. Çocukların, ‘gerçek dünyadan uzaklaşıp sanal dünyada yaşadıkları hissine kapıldıkları’ vurgulandı. Raporda ‘Metin 2′ oynayan çocukların kendilerini savaşçı karakter olarak gördüğü bilgisinin de bulunduğu öğrenildi.
VALİLİKLER UYARILDI
Polis, hazırladığı bu raporu İçişleri Bakanlığı’na iletti. Bakanlık da Emniyet’in ’sakıncalı’ bulduğu oyuna ilişkin 81 ilin valiliklerine bir yazı gönderdi. 18 yaşından küçüklerin ‘Metin 2′ oynamasının yasaklandığı, bu konunun üzerinde hassasiyetle durulması istendi.
Erzurum’da bir bağımlı tarafından öldürülen Musa Kang (14) kaybolduğunda ‘Metin 2′de para mı kazandı, oyuncu şifresi çalması için mi kaçırıldı’ şüphesi doğmuştu.
BMW veren bile vardı
İnternetİn online oynanabilen oyunlarından ‘Metin 2′de savaşçıların seviye atlaması için oyuncunun ya 20 TL ya da bilgisayar başında en az 5 saat harcaması gerekiyor. Süper kahraman için 6-7 ay gerekiyor. Kimi oyuncuların hızla güçlenip sanal prestij için karakter satın aldıkları belirlenmişti. Bir tekstilcinin, güçlü kahraman için BMW’sini gözden çıkardığı açıklanmıştı.
Metin2 Car Hackleme Gell Bak %100 Tutuyor
Arkadaşlar dayanamadım birçoğumuz internet kafelerde charları görüyor ağzı sulanıyor kimisi karısı kendisini aldattığını düşünüyor bir çoğumuz çocuklarımız ne yapmış diye düşünüyor (genelde char soymak için kullanılır) evt sizlere THT de sanırım 1 ilki gösterecem bu keyloggeri hepimiz biliyoruz maile lisans karşılığı attığınıda biliyoruz lisans ilke süresiz olduğıunuda biliyoruz sizler için ben bu lisansı buLdum sadece siz lisansı girince benimkinin kara listeye düşme gibi 1 durum varmı yokmu sadece o durumdan korkuyorum ama vericem tamindir.com veya başka forum-download sitelerinde 007 Casus bilgisayar vardır indirin kuyrun talimatlara uyun lisans benden olsun ama 1 karşılıkla beni + repe yada sevdime kavusmam için dua ediceksiniz işte veriyorum
programın sol atta register now yazan yere tıklayın bu verreceklerimi harfi - sayı sına yazın
bu kadar veeee sonuç indiremeyen arkadaşlarımız var o yüzden nerden indiricez onu gösterim işte oranın linki:
http://www.tamindir.com/program/14856/Casus_Bilgisayar_007_(Keylogger).htm
NAME : uzmanhacker
SERİAL : 586J828V753S338B488K-6053938373
Arkadaşlar şimdi Bu Programı Metin2 Oynayan Bir Bilgisayara Kuruyoruz
Bu Programı Cafe veya Ev bilgisayarı Okul Bilgisayarı Her Yerde Rahatlıkla Kurabilirsiniz Program Pc de yapılan herşeyi Saniyesi Saniyesine Katdeder
Ekran Görüntülerini Verir Klavyeden girilen rakam ve harfleri rahatça görebilirsiniz hatta belirli dakikalar içinde E-mail Ze bilgileri Aktara Bilirsiniz
Tek kelimeyle Mükemmel Ötesi Casus bilgisayar 007 artık Vista destekli !!! Vista platformlarında da Casus Bilgisayar 007
yazılımının keyfini doyasıya çıkarın ...
Programın Genel Özellikleri:
1.Klavye kaydedici özelliği ile bilgisayarda yazılan bütün herşeyi kaydeder. Örnegin; Msn sohbeti, açılan e-mailler, word dosyaları gibi.
2.İnternette girilen ve gezilen bütün web sitelerini ekran görüntüsü ile beraber kaydeder ve listeleyerek size gönderir.
3.Sizin belirleyeceğiniz aralıklarla bilgisayarın ekranının görüntüsünü alır ve kaydeder.
4.Bilgisayarınız da açılan veya çalıştırılan bütün komutları, dosyaları kaydeder ve listeler.
5.Bilgisayarınız da açılan veya silinen bütün dosyaları kaydeder ve listeler.
6.Bütün bu bilgileri sizin belirleyeceğiniz aralıklarla e-mail adresinize gizlice gönderir.
Programın Çalışma Özellikleri ?
* Tamamen gizlidir.
* Casus yazılım tarayıcı ve benzeri programlar tarafından farkedilemez.
* Bilgisayar açılınca kendiliğinden otomatik olarak ve gizlice kaydetmeye başlar.
* Programa sadece sizin belirleyeceğiniz şifre ve kısayol tuşu ile gizlice ulaşılabilir.
* Programa girmek için Ctrl - Alt - F7 tuşlarına aynı anda basmalısınız. Programa girince ilk önce şifrenizi belirleyin , sonra e-mail adresinizi girebilirsiniz, böylece bilgisayarınızdan uzaktayken de neler olup bittiğini ögrenebilirsiniz. Ayrıca ekran kaydetme aralığını belirleyin.
* Masa üstünde kayıtlı olan '' 007 Install '' dosyasını silin, çünkü böylece yazılımın daha da gizli olması sağlanır.
* Program birçok kişinin kullandığı bilgisayarlara yüklenerek daha da çok bilgi ele geçirilebilir, fakat bizim temennimiz programın daha çok legal olarak kullanılması yönünde.
---------------------------------------------------------------------------------
KEYSTROKES LOG : Klavye kaydedici. Bu butonu tıklayarak yazılan sohbetleri,mailleri ve şifreleri görebilirsiniz.
WEBSITES LOG : Bu butonu tıklayarak gezilen web sitelerinin listesini görebilirsiniz.
APPLICATIONS LOG : Bu butonu tıklayarak uygulamaların listesini görebilirsiniz.
SCREENSHOTS LOG : Bu butonu tıklayarak ekran fotoğraflarını görebilirsiniz.
FILE/FOLDERS LOG : Bu butonu tıklayarak açılan, silinen dosyaları görebilirsiniz.
PASSWORD SETUP : Programa girmek için kullanacağınız şifreyi belirleyin.
-Şifreyi belirleyebilmek için '' enable password protection to avoid unauthorised accses '' kutusunu işaretleyin.
HOTKEY SELECTION : Programı görünür yapmak için basmanız gereken tuşları belirlerleyebilirsiniz.
OVERRIDE ANTISPY PROGRAMES : Burayı işaretleyerek anti spy taramalarını atlatabilir, programın anti-virüslere karşı tanınmasını engelleyebilirsiniz. (Bu özellikten %100 yararlanmak için lisans gereklidir)
START UP OPTION : Başlatma seçenekleri. Buradaki bütün kutuları işaretleyin.
ADVANCED OPTION : Gelişmiş seçenekler. Burayı tıklayarak bilgilerin gönderilmesini istediğiniz e-mail adresini belirleyin.
STEALTH MODE : Gizli mod. Programın başkaları tarafından farkedilmemesi için her zaman gizli mod da tutun.
CLEAR LOGS : Kaydedilen tüm içeriği siler.
HIDE : Programı gizler.
STOP : Programı durdurur.
UNINSTALL 007 SPY SOFTWARE : Programı bilgisayardan kaldırır.
CANCEL : Bu sayfada yapılan işlemleri iptal eder.
OK : Bu sayfada yapılan işlemleri kaydeder.
!!! Programı bilgisayarından kaldıramayan kullanıcılar için "uninstall" (kaldırma) açıklaması:
Öncelikle programın çalışır durumda olması gerekiyor. Belirlenen kısayol ile programın arayüzüne ulaşıyoruz ve ardından "Advanced Option" bölümüne girip "Uninstall 007 Spy Software" buttonuna basarak karşımıza çıkan onay sekmesinde "Evet" diyerek kaldırma işlemini tamamlıyoruz.
* Programın dili İngilizce olmasına rağmen kullanımı son derece kolaydır. Çünkü; siz sadece mail adresinizi giriyorsunuz, gerekli olan bilgileri program kendiliğinden otomatikmen gönderiyor, yinede istediğiniz bilgileri kendiniz ayarlamak isterseniz; aşağıda belirttiğimiz terimler ve karşılıkları ile programı kendinize özgün olarak kullanabilirsiniz
kullanılmayan hacklenmiş ve şifresi değişmeyen charlar buyrun ama hepsinin serverlarını bilmiorum yanlış anlamayın bunları canınız sıkılmasın diye veriyorum tşkler...
ID : xgitmex Şifre : fbgokhan34 ( XGEN - 68 )
ID : meltem0035 Şifre : zx42d8gew ( XGEN - 61 )
ID : turan2323 Şifre : 16888738324 ( DIES - 64 )
ID : tearsofgodr Şifre : topancan ( XGEN - 62 )
ID : kontor_123 Şifre : 789456 ( Bermaus - 60 )
ID : komutantth88 Şifre : waaris55 ( XGEN - 62 - 60)
ID : bendenizvvvv Şifre : c6936718can ( MANES - 59 )
ID : apsuva_950 Şifre : 02126741110 ( XGEN - 63 )
ID şifre
misantropi2 t216267t (patos 60 )
55kanka55 5503752
5aslan527527 MaSa527527
muhamed98765 123456789987
bannedtr1 dcbanned
abinyavuz10 11112222
umtcan93 025802580
tberias murataslan
151sunay1905 141sunay141
emreturkmen ahmetemre
fizikci662 dasdasf
fizikci662 yasinkara
huntercan45 huso9045
sican123 29031995
amayeter99 135790123
34trcrazy34 d3hs3tazr4il
experman vcgm8ssr0
RAMAZANN_42 12341989
karababa122 110211025687
berkay25 6820212
tuning35 19921992
deathfuck nyn123nyn
burakserat kankalar31
id : karter12
şifre : 06061977
server : logos
id : oguz5oguz
şifre : kraloguz5
server : ronark
id : melisanet07
şifre : emreotomotiv
id : ereyn2121
şifre : 05353053710
server : ronark
id : ehuehu068
şifre : 050205068
id : infax1905
şifre : mert123123
id : aytackaya >
pass : 55420yh55
id : mehmetaga133
şifre : karamurat31
bilgi : cyper 43 level noob
id : tiryakiemre
şifre : yes1717
id : ertantura
şifre : 8575
server : beramus
id : xxxyyyyxxx
şifre : m5056259284
bilgi : manes 55 level mage
id : braathen100
şifre : 12121991
server : ronark
id : ertan1454
şifre : ertan1454
bilgi : beramus 45 level noob rouge
id : dj_music
şifre : xvp3jr8pb
bilgi : xgenon 48 level noob rouge
id : jinix3434
şifre : 1992803334
bilgi : manes 51 level
id : das_das_41_41
şife : g5rpqpuny
id : lufer09876
şifre : 1122334455
bilgi : olimpia 44 level noob
id : jancakkee
şifre : geodis007
id : 2manyus3rs
şifre : malugulcan
bilgi : xgenon 64 level 57k np FiriLDak
id : matrock74100
şifre : lpk43veem
id : 06hakan1989
şifre : hakan8390726
bilgi : 22 level noob uğraşmaya deymez
id : yaksu0606
şifre : hakan8390726
bilgi : olimpia 54 level
id : freelandy555
şifre : kormanyak
bilgi : manes 49 level noob rouge
id : eraslan1985
şifre : ademfatma
bilgi : 1logos 60 level noob aq
id : exxxe141
şifre : 5336418080
bilgi : 17 gün cyper
id : goldattackk
şifre : hakan01zuzu
bilgi : cyper 60 level mage
id : garam_123
şifre : alpercik
bilgi : 59 level noob rouge
id : waldown7
şifre : 24685440535
bilgi : xgenon 44 level noob rouge
id : desertrogue6
şifre : 9000571908
bilgi : ronark
id : banned74
şifre : player44
bilgi : 46 level noob mage
id : goldak00
şifre : 01251982
bilgi : 50 level noob rouge
id : sekil1987
şifre : necroibram
id : gamerapp
şifre : 112233
bilgi : bütün serverler
id : djtata12
şifre : tahaucan12
bilgi : cyper 46 level
id : d55hdvzs
şifre : oh83938vl
bilgi : pathos 53 level
id : djtaha93
şifre : yamanforum93
id : karadelik134
şifre : 123456789
id : kezmanemre0
şifre : emre3535
id : 22batista22 (-)
şifre : 278927366646
bilgi : olimpia 49 level noob rouge ,
id : faikmert
şifre : mertmert
id : murat124tr
şifre : zahide123
bilgi : edena 46 level
id : zikeemre2
şifre : erenemre35
bilgi : edena 43 level mage noob
id : odemey31
şifre : 19051979
bilgi : ares , beramus , edena , manes)))) , logos
id : 45gelenbe65
şifre : humanavcisi
bilgi : cyper 38 level noob rouge
id : 20deadmaster
şifre : nigde123
bilgi : edena 61
id : haso6532834
şifre : wjy9ad8n
bilgi : olimpia 50 level
id : ozanatca
şifre : soundwawe
bilgi : cyper 43 level
id : satanizm3334
şifre : 1837837KAAN
id : 3sradracula
şifre : DOS55ZQZW
bilgi : cyper 53 level priest
id : hedef815
şifre : bisan815
bilgi : cyper noob 52 level mage 46 level rouge 10 gün premieum
id : emre8372
şifre : bisan815
bilgi : cyper 32 level noob
id : anarcyst987
şifre : eternal206
id : skorpitx38
şifre : 05376961984
bilgi : cyper 51 rouge
id : tr_mstfa_tr
şifre : 33dokuzeder
bilgi : premieumlu Ares 60
id : asad22853
şifre : yy31cat90z
bilgi : 57 level priest
id : orko77777
şifre : 10203040
bilgi : aq çöplük char
id : Kurnaz26
şifre : 240090
bilgi : bütün serverler
id : crazyboymet3
şifre : 123456789
bilgi : 42 level
id : 89gelenbe12
şifre : bisan815
id : 1597anan1597
şifre : 19071881
id : lufer1230123
şifre : merhametlii
bilgi : olimpia 55 level priest
id : lufer09876
şifre : 1122334455
id : babalar08
şifre : 11121314
bilgi : beramus 50 level
id : komlogar123
şifre : fernando123
bilgi : olimpia 46 level
id : 75ler75erler
şifre : 369258147
bilgi : logos 50 level
id : meminbegum06
şifre : memin123
bilgi : olimpia 41 level
id : kardesler18
şifre : 2161564
bilgi : xgenon , olimpia 51 level mage , pathos
id : nomqk
şifre : darkangel565
id : sinos680
şifre : duk2282426
bilgi : 5 para etmez bütün severler
id : 20000erler
şifre : ucankartal
bilgi : are , dies , xgenon , beramus , cyper , olimpia , logos
id : 123se123
şifre : sercan123456
bilgi : ares , beramus , cyper , olimpa , edena , manes
id : gogopo58
şifre : thw2lwqc7
bilgi : noob aq
id : serserialpi
şifre : 15519811
id : hares2010
şifre : hackeriso
bilgi : beramus 36 level
id : repciler75
şifre : repciler75
bilgi : ares, beramus , olimpia* , edena , manes , logos
id : free2playgm
şifre : 5438569882
bilgi : cyper 42 level
id : sahmaran_003
şifre : sensizolmaz
bilgi : edena 70 level warr
id : engin263434
şifre : 11251981
bilgi : beramus 46 level ezik warrior
id : cantyouse2
şifre : fezo001990
bilgi : pathos 48 lvl
id : v999o999
şifre : sp5lqgq0j
bilgi : olimpia 50 level noob rouge
id : sexbome4561a
şifre : co7447co
bilgi : manes 59 level
id : killerby6161
şifre : 123123123
bilgi : Ares , diez
id : ashqnight
şifre : 05427324588
bilgi : beramus 63 level priest
id : 20karakedi20
şifre : burhanettin
bilgi : logos 59 level rouge
id : yinequantes
şifre : 210890oz
bilgi : 63 level war
id : paypay69
şifre : er123159
id : crater1677
şifre : 352123456
bilgi : bütün serverler
şifre : 28792736778
bilgi : bütün serverler
id : mehmetkara1
şifre : 287927kara78
id : kanakan1903
şifre : 123456123
bilgi : olimpia , pathos
id : grandali38
şifre : 11512ali
bilgi : neredeyse her server pathosa kadar.
id : thejackal105
şifre : 05365483672
bilgi : 34 level noob
id : aresykp77
şifre : yakup5ahmet
bilgi : ares 45 level
id : semihhodurma
şifre : qrhb6ka39
id : geliyoo987
şifre : kast159753
id : azerdede10
şifre : 05355852955
bilgi : dies 38 level noob
id : talha12
şifre : 25678
id : grandali38
şifre : 11512ali
id : askimnaptin1
şifre : 1234554321
id : metebfg
şifre : 19071996
id : kimsinsenn3
şifre : 68456845
id : ponponci
şifre : ponponci
id : komon0078
şifre : 98765433
id : wampirella3
şifre : fatih1991
id : ro_ro
şifre : 21bugem65
id : craluqur23
şifre : 4594998
id : egzotic000
şifre : rodoplu592
id : lawsked7
şifre : lawsked7
id : tutsakboys
şifre : maviay
id : 87xonurx87
şifre : sareveonur
id : moondavon53
şifre : 020907058
id : lastplayer53
şifre : 0536571020k
id : sadocan1818
şifre : 352626934urd
id : guardselim53
şifre : 05365710213s
id : lordgans37
şifre : sanxiyhezer
id : caspersoko12
şifre : gs3ry5sxfb
id : keremserhat1
şifre : kerem1992
id : moondavon53
şifre : 020907058
id : trenor15
şifre : 7532159846
id : neocan
şifre : 190138
id : 87xonurx87
şifre : sareveonur
id : eminem_1990
şifre : 05466921357
id : caspersoko12
şifre : gs3ry5sxfb
id : engin263434
şifre : 11251981
bilgi : beramus 42 level noob warrior
id : mertkartal06
şifre : kankalar06
bilgi : olimpia 45 level noob rouge
id : kucukyali2
şifre : masterwork
bilgi : ronark 32 level noob
id : kestanecicem
şifre : cem001144
id : harly
şifre : 02125108126
bilgi : noob charlar
id : atikaa12
şifre : galatasaray
bilgi : dies 41 level rouge
id : lordgans37
şifre : sanxiyhezer
id : expexpexp18
şifre : 05357647132
id : lablador1905
şifre : 17101996
id : odun162
şifre : kaan1131
id : lablador1905
şifre : 171019961996
id : crazy69boy
şifre : crazy69boy
id : semre186
şifre : snkzumt8
bilgi : pathos 36 level noob rouge
id : 9ol9ol9ol
şifre : 9o9o9o9o
bilgi : logos 51 wariior 41 level rouge
id : taverna12309
şifre : atillakaya
bilgi : olimpia 52 level warior noob
taverna123
arifsusam
24 level noob
id : mustafa159b
şifre : bAyRaM159b
bilgi : logos 47 level noob rouge
id : leader451
şifre : bzktj21trk
bilgi : beramus , olimpia noob chars
crazy2275
nazif1991
beramus 50 level
id : annnka99
şifre : 12345678
id : hitmance65
şifre : 1992803334
id : nickelramm
şifre : zonguldak
bilgi : 59 level xgenon itemsiz
id : cevahir1903
şifre : 05365710213s
id : bblooddelf75
şifre : 321654789
id : logostr2006
şifre : fb1907fb
koralttan güvencesiyle size yine 28 lwl char
ID:puncher44
Password:ignition71
i'leri unutmayalım oynda ı olarak yazıyoruz gamersfirstede normal i olarak yazıyoruz buraya verdiğim charların hepsi doğrudur hack yokk
Evet arkadaşlar çalıştım,çabaladım ve size gerçek yang hilesini buldum..İstediğiniz özelliklerde olan bu yang hilesi,3 günde bulunmuştur..Özelliklerinin ne olduğunu merak ediyorsanız :
keha.net - Metin2.YangHack ID Ve Şifre İstemiyor..! (Programlı)+(İstediğiniz Özelliklerde)
Özellikleri:
ID Ve Şifre İstemiyor..!
Yanglar yüklenirken charınıza girebilirsiniz..!
24 saatte değil,1 saatte yükleniyor..!
UYARI: Evet bu özellikler var ama,bir sorun var.. Arkadaşlar Lütfen para yüklenirken,EDVANTER inizi açmayınız..!Yoksa para yüklenmez ve normal haline geri döner..Eee artık buna da katlanın koskoca yang hilesi bir sorun olcak tabii..
Şimdi geldik en güzel bölümümüze!İNDİREGANDİ BÖLÜMÜ..! Bugün keyfim çok yerinde 5 m var.. Sizde para istiyorsanız indirmek için:
http://www.eglennet.com/metin2-yangh...rde-t8416.html
Hack Charları tabiri kullanılmayan Charları kapsamaktadır.. Sizlerle bu konu altında Hack Charlar paylaşacağız.. Son zamanların popüler oyunları Metin2 ve Knight Online için bu Hack Charlar..
Siz de elinizde bulunan veya kullanmadığınız Hack Charları buradan paylaşabilirsiniz.
Hack Charlar Listesi için;
Metin2 Hack Charları:
Char:babanzz
Şifre:31121998
Char:helalfenerime
şifre: 19971997
Knight Online Charları:
Char: killerby6161
şifre : 123123123
bilgi : Ares ve diez
Char:ashqnight
şifre : 05427324588
bilgi : beramus 63 level priest
id : 20karakedi20
şifre : burhanettin
bilgi : logos 59 level rouge
Char:yinequantes
şifre : 210890oz
bilgi : 63 level var
Char:paypay69
şifre : er123159
Char: crater1677
şifre : 352123456
bilgi : bütün serverler
Metin 2 oyunu hileleri ve oyunun diğer detayları.
Öncelikle oyun GM’lerinin ve adminlerinin bu hileleri bilen bazı kişilere göz yumduğunu bilmelisiniz. Daha fazla ayrıntıya girmemize gerek yok.
İhtiyacımız olan şeyler; oyuna giriş ID’sinde en az 1 adet “ i “ harfi olan karakter. Ve bu karaktere aktarmak için en az 60.000 (altmışbin / 60 K) yang. Bununla beraber yeni bi ID ve karakter daha açın o karakter de itemleri düpelemek için gerekli olacak.
Metin-2 Türkiye’de Yang Düpe’ü
Şimdi karakterimizi açıp, paramızı aktarıp, üstümüze bir adet bar çektikten sonra oyundan çıkıyoruz. Oyundan çıktık... Daha sonra girdiğiniz sunucular fark etmez ch1 – ch2 olabilir .. ch2 – ch3 olabilir,
size kalmış. Oyun ID’mizin “metiniki” olduğunu varsayıyoruz. Ch2 ye metiniki yazarak oyuna giriyorsunuz. Karakter oyuna girdikten sonra masaüstüne dönüp bir metin2 daha açıyorsunuz ve bu sefer ch3 e METİNİKİ yazarakoyuna giriyorsunuz. Karakteriniz hem ch2 de hem ch3 de oyunda oluyor. Ve ikisinin de üstünde bar var. Ch3 deki karakterden depocu amcaya barı satıyosunuz ve oyundan çıkmadan bekliyosunuz. Diğer serverdaki karakterinize geçip ordan da depocu amcaya barı satıyosunuz ve tekrar bi bar alıyosunuz. Barı aldıktan sonra barı aldığınız char ile “çıkış” kullanarak oyundan çıkıyosunuz. 3-2-1 saniye sonra oyun kapatılacak derken diğer karaktere geçip onunla da çıkış yapıyosunuz. Ve oyuna tekrar girdiğinizde hem paranız hem de barınız üzerinizde oluyor. Yani ne olmuş oluyor? Serverdan karakter çıkarken iki komut göndermiş oluyor. Biri barlı komut biri paralı komut. Böylece hem bar hem para sizde kalıyor ve paranız ikiye katlanıyor. Seri olursanız yarım saatte 500 milyon yang yapmanız mümkün.
Metin-2 Türkiye’de İtem Düpe’ü ve Kesin Upgrade
Item basmak için yapmanız gerekenleri söylememe gerek yok değil mi? Ama yine de temin etmeniz gereken şeyler olacaktır. 30 seviye silahları basmak için ekstra materyal istemez ama diğerleri isteyecek. Bu itemları temin etmeden işe başlarsanız tabiî ki işiniz yarım kalacak ve item aramaya çıkacaksınız. Bu da kendi itemlarınızın kaybolma ihtimalini de arttırır. Çünkü havada bırakma olayıyla itemları düpeleyip basacağız. 34 ve 42 seviye zırhları için temin etmeniz gerekenleri ben söyleyim. Değerli taş parçası 2 tane, Başlangıç Elkitabı 2 tane akrep kuyruğu akrep iğnesi örümcek gözleri istiridye bunlardan pek emin değilim açıkçası ama ne kadar işe yaramaz item varsa tezgahlardan çekin. Boşuna önce yang düpe’ünü anlatmadık 45 seviye üstü silahlar ve zırhlar 7-8-9 a basarken beyaz inci mavi inci ve kan kırmızı inci istiyor. Bunları istiridye kırarak çıkartabilirsiniz. Onun da yöntemi bu yöntemle aynı. Geçelim yöntemimize…
Yine öncelikle basılacak itemlarımızı ve basma materyallerimizi temin ediyoruz ve üstümüze alıp oyundan çıkıyoruz. Ve yine yang düpe’ündeki gibi önce bir sunucuya ID’mizi küçük yazarak giriyoruz (“ i “ harfi yine geçerli) diğer sunucuya da büyük yazarak giriyoruz. Gördüğümüz üzere iki karakterimizde de itemlar duruyor. Şimdi oyunun en başındaki ikinci açtığımız karakter devreye giriyor. İkinci karakterimizi diğer iki servera soktuğumuz karakterlerden birinin yanına getiriyoruz ve itemları ona veriyoruz. İtemları verdikten sonra Alt+tab yaparak itemları vermediğimiz karakterimizden upgrade işlemine başlıyoruz. Bi kere geçen itemı bi daha basmayın yanarsa fazladan iş çıkar. Bütün basacaklarımızı tamamladıktan sonra item bastığımız karakterden çıkış yapıyoruz. Sonra diğer karakterden de çıkış yapıyoruz. Sonra tekrar itemları verdiğiniz karakterin yanına gidip itemları kendinize alıyosunuz ve çıkış yapıyosunuz. Ve tekrar iki sunucuya giriyosunuz ve baştan devam… Fakat ikincil item aktarma karakteri olanın başka bi bilgisayardan veya bi arkadaşınızdan yardım alarak yapmanız önerilir. Çünkü Alt+tab yaparken aceleyle doğru oyuna geçmemiş olabilirsiniz ve tüm itemlar gider.
NOT: itemları basmadan önce komple aktardığınız karakter hiçbir zaman oyundan çıkmayacak. İtemları havada tutan karakter odur. O oyundan çıkarsa son basmanızda yanan tüm itemler gidecektir.
En çok arananlar: Metin 2 hileleri, Metin 2 sifreleri, Metin 2 hileler, Metin 2 sifreler, Metin 2 oyun şifreleri, Metin 2 oyunu, Metin 2,
Metin 2 balık avlama hilesi
Seviye 7- 5 tane tuna balı ı yakalayın. 5 tane sazan alın ve onların üstüne çift tıklayın. Hepsini dogru bir şekilde alabilirseniz, 5 ölü sudak balığınız oldugunu göreceksiniz. Eger alamazsınız sadece balık iskeletleri goreceksiniz(Balık derin suda boğulup kaybolabilir).
Balık isketlerini bırakın ve 5 ölü sudak bulana kadar balık tutmaya devam edin. Sonra balıkçının yanına gidin ve balıkları ona verin.
Verdiği +2 Kılıç gibi bir ödüldür..Çok önem vermenize gerek olmayan bir görevdir.
Metin 2 kasma hilesi (yeni)
At Edinme Kılavuzu
1)Gereken Şartlar
At edinebilmek için her şeyden önce 25 level olmalısınız.
Üzerinizde bir tane At Madalyonunuz olmalıdır.
Atı satın almak içinse 100.00 yang gerekir.
2) Madalyon Nasıl Alınır?
a)Yang karşılığı alabilirsiniz.
b)Maymun Zindanında düşürebilme şansınız da vardır.
Evet işte karşınınızda silah-ayakkabı-zırh vb eşyaların hile kodları
At resmi :50051 normal at sadece hız verir
Savaş atı kitabi :50052 savaş atı at uzerinde saldırı ya yarar
Asker at kitabi :50053 Asker at at uzerinde yeteneklerinizi kullanamaya yarar
Çançiçeği (iksir olusturma) = 50722
Pazar torbasi: 50200
B.Domuz kuyruğu kurdele+ :30073
Akrep kuyrugu: 30046
Ayı ayak derisi+ : 30072
Domuz Burnu: 30003
Süs eşyası: 30031
Mavi iksir (K) : 27004
Mavi iksir (O) : 27005
Mavi iksir (B) : 27006
Kırmızı iksir(K): 27001
Kırmızı iksir(O): 27002
Kırmızı iksir(B): 27003
Mor iksir (O): 27114
Şeftali çiçeği(iksir oluşturma): 50721
Örümcek gözleri: 30057
Ork muskası+ : 30076
Binicilik bileti: 50083
Kazma: 29101
Olta: 27400
At resmi : 50051
Kaplan pencesi: 30037
Bazı takılar:
Altın küpe (+6) : 17066
Kristal kolye (+6): 16166
Yeşimtaşı küpe (+0): 17080
Abanoz küpe (+4): 17104
Bakır küpe (+6): 17026
Gümüş küpe (+6):17046
Bakır kolye (+3): 16023
İnci kolye (+0): 16120
Altın kolye (+6): 16066
Tahta kolye (+8): 16008
Tahta bilezik (+8): 14008
İŞTE BUNLARDA BAZI SİLAHLAR
Savaş tırpanı (+4): 3014
Taş yelpaze (+0): 7060
Kaynak çan (+0): 5040
Büyük balta (+4): 3084
Örümcek mızrağı (+6): 3036
Baltalı mızrak (+4): 3074
Askeri tırmık (+4): 3064
Kırmızı göz yayı (+0): 2080
Kedi ısırığı bıçak (+0): 1040
Gümüş kılıç (+4): 64
Orkide kılıcı (+4): 74
Sahte kılıç (+4): 84
Barbar kılıcı (+4): 94
Savaş kalkanı (+6): 13006
olta: 27400
kazma:29101
50012=altın define sandığı+
50013=gümüş define sandığı+
50014=altın anahtar+
50015=gümüş anahtar+
50016=fasulye hamur
50017=şekerli hamur
50031=sarı gül
50032=lolipop
50042=kahraman madalyonu
50050=at madalyonu
60003; kahramanlık sembolu
11209 : Kesis Plaka Zirh
11219 : Demir Plaka Zirh
11229 : Kaplan Plaka Zirh
11239 : Aslan Plaka Zirh
11249 : Ölümcül Plaka Zirh
11259 : Ejderha Plaka Zirh
11269 : Mavi Taş Zirhi
11279 : Altın Tas Zirhi
11289 : Ejderha Tanrisi Zirh
11299 : Siyah Çelik Zirh
Ayakkabı valueleri
Ejder derisi ayakkabı 15240
Metin2 Oyun Hileleri
Bu programı indirin ve çalıştırın.Silkroaddaki tavşan görevini yapar.Yere düşen herşeyi toplar.
http://rapidshare.com/files/86573346/autopick.rar
rar şifresi : www.metin2.biz
Arkadaşlar, bu yazımızda sizlere metin 2 multi hack 2.0 final hilesini anlatacağız ve sizler de artık bu hileleri metin2‘de kullanmaya başlayabileceksiniz inş.
İşinizie yarayacak :
- Pazarlar Görünüyor
- Antipatch ‘e Gerek Yok
- m2xp Vs Gibi Programlara Gerek Yok
Direk Oyunu Açın Patchleri Yükleyin,
Hack ‘inizi Çalıştırın Ve Oynayın
DOWNLOAD
http://rapidshare.com/files/136969829/Multi_Hack_2.0.rar
Rar şifresi : www.metin2.biz
Arkdaslar çin serverinda oynamak herkezin hayalidir…
Onun için ben size çin serveri download sitesini ve size bi üyelik vericem…
Böylece rahat rahat oynabiliceksiniz…
İste download
http://www.metin2.co.kr/06_resources/resources_01.htm
Siteye girin ve orada yesille gösterilen botuna basin…
Simdi oyun indi bu üyeliktende oyunu rahat rahat oynabilirsiniz:
ID: MeNeXe
Sifre: 123456789
Yorumlarinizi Ve Replerinizi bekliyorum herkeze iyi oyunlar
bu yamayı kesin denemelisiniz tam metin2 hastalarına göre Metin 2 çekme hilesi ni sizler için bulup upload ettik şifre oyun-hileleri.org dur gerekli açıklama aşağıdadır.
char seçme yerinde m2 multihacki açıyoruz ama dikkat m2 multihack (M2 MULTIHACK 1.83 (beta)) versiyon yoksa çalışmaz büyük ihtimal
oyunu açıyoruz
M2 multi hackteki;magia speed’teki on’u ve combo daki 1’i işaretliyoruz…
Oyundan çıkıyoruz dikkat oyunu tamamen kapatmıyoruz sadece server yerine dönüyoruz…
Oyunu tekrar açıyoruz her şey şekildeki gibi olmalı;
1-Can fullenmeli.
2-Exp fullenmeli.
Merak etmeyin gerçekte bunlar azalıyor yada artıyor ama siz fark etmiyorsunuz ama biriyle grup kurarsanız kenarda canınızı görebilirsiniz…
indir
http://www.oyun-hileleri.org/depo/metin2multihack5.0.rar
NEDEN BEN....
Efsane wimbledon'un ilk zenci şampiyonu Arthur Ashe kan naklinden kaptığı AIDS den ölüm döşeğindeydi..Hayranlarından birisi sordu,Yaradan böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti..Arthur yanıtladı;Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar..5 milyonu tenis oynamayı öğrenir,500 bini profesyonel tenisci olur,50 bini yarışmalara girer,5 bini büyük turnuvalara erişir,50 si Wimbledon'a kadar gelir,4 ü yarı finale,2 si finale kalır...Elimde şampiyonluk kupasını tutarken Yaradana NEDEN BEN..? diye hiç sormadım,şimdi sancı çekerken Yaradana nasıl,neden ben diyebilirim...Mutluluk insanı tatlı yapar..başarı ışıltılı..zorluklar güçlü..hüzün insanı insan yapar..yenilgi ise mütevazi..Yaradana asla neden ben diye sormayın,herşeyi O' bilir ve ne olacaksa o olur...
Kendine İyi Bak
Tanyerinin büyüsüne kapıldık.
Gözlerimizdeki kızıllık, geceden kalma. Uyku yüklü gece süvarilerine direndik. Uyumadık. Akıp giden zamana tutsak olmadık. Ama nedense bir tanem, yorulmak nedir bilmeyen zamanı köşesinde tutamadık.
Dışarı çıkar çıkmaz, serin bir rüzgâr okşadı bizi. Elimizde, gözümüzde, yüzümüzde dolandı; saçlarımıza bulaştı. Sanki yüreğimizdeki yangınların derecesini düşürmek istiyordu.
Bu, ne güzellik Tanrım? Kolumda sevdiğim, şafağın söküşünü seyrediyoruz birlikte. Geceyi yırtan kızıllıklar, ikimizin de hoşuna gidiyor. Gözlerimizde kıpkızıl şafaklar
Sabahın eline düşen sönük yıldızlara bakıyoruz birlikte. Az önce hepsi de pırıl pırıldı. Şimdi ne oldu ki bunlara? diye düşünüyorum kendi kendime. Bildiğim sebebi, görmezden, anlamazdan, bilmezden geliyorum. Sabahın serin havası, elimizde, yüzümüzde.
Konuşmuyor, tanyerine bakıyoruz. Besbelli ikimiz de, hayâllerimizin peşinde, şafağa düşen yangınlarla yarışıyoruz. Yeniden hasret kesilmeye hazır gönüllerimizi sessiz ninnilerle uyutmak istiyoruz.
Konuşmuyor, tanyerine bakıyoruz. Umudumuz güneşte demek ki
Doğsun, bize bir şeyler söylesin. Hasretin ağına düşecek olan gönüllerimizi teselli etsin. Sönük yıldızları parlatsın, zamanı durdursun, tükenen geceye, yenibaştan döndürsün bizi. Saniyeler olduğu yerde kalsın, dakikalar akıp gitmesin
Bu sabah, sadece bu sabah, ayrılık zehriyle gülümsüyor bize.
Bu sabahı, en az benim kadar, sen de sevmedin, biliyorum. Sen de gece bitmesin, sabah olmasın istedin.
Velhasıl ikimiz de, gecenin büyüleyen demlerinin sürüp gitmesini istiyoruz.
Güneş, henüz ortalıkta yok.
Güneş, meramımızı anlamış olmalı, doğmakta nazlanıyor.
Güneş, doğmakta nazlanıyor.
Varsın nazlansın.
Ellerin ellerimde, yanıyor. Öylece tanyerine bakıyoruz. Şafağın renklerine takılmış gözlerimiz, konuşmadan, sessiz, güneşin doğuşunu bekliyoruz.
Sabah ayazı, yüreğimizdeki yangınları dindirmek istiyor.
Biz istemesek de bir tanem, az sonra güneş, büyülü geceyi bitirecek, sabahı başlatacak.
Bu sabah, sabahın başlamasını istemiyorum, biliyor musun?
Bu sabah, güneş doğmamalı.
Bu sabah güneş, Merhaba! diyen yüzünü, bize göstermemeli.
Ellerin ellerimde, yanıyor. Konuşmuyor, tanyerine bakıyoruz.
Tek tek tanyerine düşen renklerle, hayâllerimizi yarıştırıyoruz. Tek tek o renklere, umutlarımızı işliyoruz. Tekini bile atlamadan, şafağı tutan bütün renkleri; hayâllerimizle süslüyoruz. Şahlanan umutlarımızın destanını yazıyoruz konuşmadan, sessizce.
Ellerin ellerimde, yanıyor. Konuşmuyor, tanyerine bakıyoruz.
Aşağıda uzayıp giden yoldaki gece lambaları
Bir iki far.
Her şeye rağmen, hayat yeniden başlıyor.
Güneş, yeni bir günü başlatmak için sabırsızlanıyor.
Şafak, birdenbire bütün renkleriyle söküyor. Parıltılarını yüzüne düşürüyor.
Ah, ömrüm! Ne kadar güzelsin böyle?
Güneşe bak, dağların ardından nasıl da yükseliverdi aniden?
Hüzünlü mü, ne? Sanki bugün, bize Günaydın! demekte nazlanıyor.
Varsın nazlansın.
Yanımda sen varsın!
Yüzünde güneşin ilk ışıkları.
Gözlerinde manidar gülümsemeler
Sabah ayazını kesmeye çalışıyor, bana perde olmak istiyorsun.
Kulaklarımda sesin:
Yine yalnız kalmaya, yalnızlık çekmeye hazır mısın ozanım?
Yalnız kalmam ki
Neden?
Kalbim senin, dedin
Unutma.
Unutur muyum hiç? Benimki sende, seninki bende kalacak yine.
Önceki gibi. Melek ve Şehzade, bu habere sevinir.
Öyle, önceki gibi. Ama aramızda yine mor dağlar yükselecek, okyanusların öte yakasında olacağım.
Gündüz güneşle, geceleri dolunayla mor dağları da, okyanusları da aşarım bir tanem
Daha kaç yıl?..
Nerden çıktı bu taksi? Birdenbire yanımızda duruverdi.
Ah, bu taksi
Güneş, yeni bir günü başlatmak için sabırsızlanıyor.
Şafak, birdenbire bütün renkleriyle söküyor. Ortalık, aydınlanıyor.
Yoldayız
Bir ara sürücü, ne dedi biliyor musun?
Ben, şimdi ikinci hayatımı yaşıyorum.
İkinci bahar olmasın? diye sordum. Gülüştük
Hayır beyim! O kadar da şanslı değilim. Ama ikinci hayatımı yaşıyorum. Büyük selde, arabamla birlikte denize sürüklenmişim. Gerisini hatırlamıyorum.
İlgi çekici. Sonrası?
İkinci hayatımı yaşıyorum dedim ya.
El ele tutuştuk. Parmaklarını parmaklarımın arasına kenetledim.
Sessizce fısıldadım:
Oysa biz, kendi hayatımızı yaşayamıyoruz. Kendi hayatımızı
Otogardayız
Otobüs, görünürde yok..
Bilsen kalbimden neler, neler geçirdim? Ah bu otobüs, hiç gelmese
Ya da bütün otobüslerin kalkış saatleri ebediyen silinse.
Sanki en sakin anlarımızı yaşıyoruz. Oysa ikimizin de gönlünde, sayısız fırtınalar kopuyor.
Hiçbir zaman dineceği olmayan fırtınalar.
Fırtınalar
O ağaç, üzgün mü ne?
Güvercinler tünekte. Kanada kalkacakları, ters takla atacakları yok.
Sanki birimizden birine dargınlar. Keyifsizler.
O da ne? Mis gibi simit kokuyor.
Simitlerimizin yanında çaylarımızı söylüyoruz.
Çay arasında, sormadan yapamıyorsun.
Bana söyleyeceğin son bir şeyin yok mu?
Kendine iyi bak!
Bu kadar mı?
Bu kadar. Hepsini içine alacak başka bir söz bulamadım. Kendine iyi bak!
Anladım.
Fakat bu defa, gitmeni hiç istemiyorum bir tanem. Hiç istemiyorum
Peki çocuklarımız, torunlarımız ne olacak?
Bilsem!
Otobüs durur mu? Çıktı geldi
Güneş, güzelim ışıklarını üstümüze düşürdü.
Yorulmak nedir bilmeyen zaman, geldi çattı.
Otobüs, harekete hazır; bekliyor.
Kucaklaştık. Gözlerimizi sakladık birbirimizden.
Güle güle! yerine, sana; Kendine iyi bak! dediğimi hatırlıyorum.
Kendine iyi bak!
Yeniden hasret kazanlarına atılan gönüllerimiz, ağlıyor.
Melek ve Şehzade, deli gibi. Kafdağının ardına kaçıyor.
Biri, bizim için ninniler söylese şimdi. Uyumak istiyorum.
Aramızda yine mor dağlar, aşılmaz okyanuslar.
Bu sabah güneş, doğmamalıydı.
Doğmamalıydı.
Guruldayan güvercinler ayaklandılar. Göğün en yükseğine kadar uçtular.
Güvercinim de uçtu.
Ah, biri bana ninni söylese!
El sallayışını unutamam, bir tanem.
Kendine iyi bak!
DİLİNDEN TUTUŞMAK
Sıyrıldım derinlerinden yalanların; yılanların derilerinden sıyrıldığı gibi! .. Geride kaldı herşey, dün gibi! .. Ama gün gibi, aşikârdı; seni sevdiğim! .. Eyy, sevdiğim... Ve, boyanmak ister gibi kanından, kınından çekilmişim; sana doğru! .. Ama; Kendimle savaşım! .. Kendim ile savaşım... Benim, beennn; yenen de, yenilen de... Yerde yatan da paramparça, ve başımda dikilen de! .. Benim, bennn; hem yaralarımı saran hekim, ve hem ağaçta yutkunan akbaba! .. Bir gün zaman kurtulacak benden; öksürerek veya aksırarak... Artık, nefesine engel, ciğerine çengel olamayacağım!.. Çıkıvereceğim içinden sadece, sadece savrulacağım; İçimde, senin de kalmanı umarak!.. Dedim ya, sıyrıldım derinlerinden yalanların; yılanların derilerinden sıyrıldığı gibi!.. Ama, senden önce sarıldım boynuma; cellatımın elindeki yağlı ip gibi!.. Dedim ya; sen isen... Sen iken bile fetihlerin adresi; Kavgalarım kendimle!.. Hadi, söyle bana biliyorsan; hem kaçıp hem kovalamak nasıl şey?.. Biliyorsan söyle hadi; perişanlık ne demek kendi zaferlerinde?.. Veya, bir vahşi hayvan gibi; yakalamak ne demek kaçmaktaki kendini?.. Ve mekânlar çatladı ayağımın altında; düşürmek için beni, zamanın karanlığına!.. Dilimi tutuşturdum... Dilimden yanıyorum... Dilimden... Aahhh, dilimden; İçimde, sen!.. Eyy, sevdiğim; feda mı bunun adı?.. Yani, bu karanlık tuzaklardan... Ve fırlatıldığımız uzaklardan... Senden ve benden geriye ne kalacaksa taşıyabilmek için... Yani, görebilmek için önümü; yakmışsam kendimi, dilimden; lambaların fitili gibi... Seninle yanıp karanlıklarda usuul usul; vazgeçmiyorsam yürümekten, görüyorsam geçeceğim yolları... Yanmak mı, yakmak mı, nedir; yoksa feda mı bunun adı?
Kelebek misali....
Bir gün günlerden pazartesi etraf sakin ama bir o kadar da güneşli hafif bir meltem esintisi işler yolunda giderken... Birden oyun oynayan bir çocuk çıkar karşına. Bir an ben de onun yerinde olsaydım keşke dersin ne güzel her şeyden habersiz hayattan ne güzel zevk alır.Kıskanırsın belki de utanırsın sonra Allaha şükreder onun mutlu,güleryüzlü bir şekilde oyun oynadığı için sevinmeye hatta bir süre sonra sen de katılmış bulursun çocuğun oyununa...Çocukça gibi gözükür ama hayat bir çocuk değil mi ki.. Onun da sevgiye ilgiye ihtiyacı yok mu ki.... Aslında çocuklardan çok almamız gereken ders var....Hayat neden çocuktur biliyor musun?... Söyleyeyim ne yaparsan hayatta sana aynısını yapmaz mı çocuk da öyle sen çocuğa nasıl davranırsan çocuk da sana öyle davranmaz mı şimdi anladınız mı hayat neden çocukmuş....Aslında bunların hepsi KeleBek MisaLi Bir gün de Olmuyor mu BaşKa bir gÜN çocukluktan çıkıp koca kadın olmuyor muyuz ya da koca adam Kelebek de öyle değil mi Bir gün de kozayı hazırlar (biraz fazla olabilir 1 gün den)Sonra kozada kalır uzun zaman ama sonunda çıkar kozadan bir iki gün ya da daha fazla yaşarsa her gün farklı bir çiçek de böcek de değil midir.....Hayat işte KEleBek MisaLi,İnsanlar,HayVanlar,Bütün canlılar cansızlar her şey KELebeK MİSalİ Değil miDir?:
ressamın resmi
ressam dünyanın en güzel şeyinin resmini yapmaya karar verirne olduğunu öğrenmek icin uzun bir yolculuğa çıkaryolda beli bükülmüş yaşlı bir adam görürdünyanın en güzel şeyi nedir derİhtiyar hiç tereddüt etmeden-İMAN derdüğün kalabalığına rastlargeline Dünyanın en güzel şeyi nedir derGelin damadın gözlerinin içine bakarak-AŞK der Ressam cepheden dönen yorgun askere denk gelirona da sorarAsker Dünyada en güzel şey -BARIŞ derRessam dünyanın en güzel şeyleri ögrenmiştirİMAN AŞK BARIŞ bunların resmini nasıl yapacağınıdüşünerek evine dönerEvinin kapısından girdiğinde dünyanın en güzel şeyinin karşısında durduğunu düşünürÇocuklarının masum bakışlarında İMANkarısının gözlerinde AŞK evinde ise BARIŞ vardırBunlardan aldığı ilhamla dünyanın en güzel şeyinin Resmini yapar tabloya şu adı verirEVİM
ANKA KUŞU
rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan simurg anka, bilgi ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş... kuşlar simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da simurg'u bekler dururlarmış. ne var ki, simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler. ancak simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan kaf dağı'nın tepesindeymiş. oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. yorulanlar ve düşenler olmuş. önce bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp; papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış) : kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış; baykuş yıkıntılarını özlemiş, balıkçıl kuşu bataklığını. yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen altıncı vadi 'şaşkınlık' ve sonuncusu yedinci vadi 'yokoluş'ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... kaf dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış. simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki; farsça 'si', 'otuz' demektir. ...murg' ise 'kuş'... '30 kuş', anlar ki, aradıkları sultan, kendileridir.onların hepsi simurg'muş. her biri de simurg'muş. simurg anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız. şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır... ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur
GÖRMESİNİ BİLEN GÖZLER
Küçük kız, kendini bildiği günden beri annesinden büyük bir şefkat görmüş ve ondan duyduğu sözlerle, pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı. Ona göre; nur yüzlü ve badem gözlüydü. Bir tanecik yavrusuydu her zaman. Ama ilk okula başlayınca işler değişti. Arkadaşları onun hiç de güzel olmadığını, hatta çirkin bile sayıldığını söylemekteydi. Küçük kız, ilk önceleri onlara inanmadı çünkü herkes birbirini kıskanıyordu. Ama bir kaç yılda gerçeklerle yüzleşti. Annesinin bir pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğu bir cilde sahipti. 'Badem' dediği gözleri ise şaşıydı. Vücudu da bir serviyi andırmıyordu. Demek ki, annesi onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan söylemişti. Genç kızın anne sevgisi, kısa bir süre sonra nefrete dönüştü. Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen yüzüne bakan yoktu. Üstelik de gözleri, bütün tedavilere rağmen düzelmiyordu. Genç kız, doktorların gizlice yaptığı konuşmalardan kör olacağını anladığında çılgına döndü ve kendisini hâlâ çocukluk yıllarındaki ifadelerle seven annesinin bu yalanlarına dayanamayıp evi terk etmeye karar verdi. Fakat annesi, uzak bir yerde iş bulduğunu söyleyerek ondan önce davrandı ve kazandığı paraları bir akrabasına gönderip, kızına bakmasını rica etti. Genç kız bir süre sonra görmez oldu. Karanlık dünyasıyla baş başaydı. Bu arada annesini hiç merak etmiyordu. Yalancıydı annesi, ölse bile bir kayıp sayılmazdı. Bir gün doktorlar, uygun bir çift göz bulduklarını söyleyerek kızı ameliyat ettiler. Ancak o, gözünü açtığında yine aynı yüzü görmekten korkuyordu. Fakat kör olmak zordu. En azından kimseye yük olmazdı. Genç kız, ameliyat sonunda aynaya baktığında, müthiş bir çığlık attı. Karşısında bir dünya güzeli vardı. Gerçekten de harika bir kızdı gördüğü. Yüzündeki bozukluklar tamamen kaybolmuştu. Çok kemerli olan burnu düzelmis, kepçe kulakları normale dönmüş ve yaban otlarını andıran saçları, dalga dalga olmuştu. Genç kız, yanındaki yaşlı doktora sevinçle sarılarak: 'Sanki yeniden dünyaya geldim! ' dedi. 'Yüzümde hiçbir çirkinlik kalmamış, estetik ameliyatı siz mi yaptınız? ' Yaşlı doktor: 'Böyle bir ameliyat yapmadık kızım! .' diye gülümsedi. Annenin bağışladığı gözleri taktık. Sen, onun gözünden gördün kendini
GAZİ
Askerliğini bitirmiş olan genç askerliğini yaptığı şehirden ailesini aradı: -Anne baba, eve dönüyorum, ama sizden bir şey rica ediyorum. Yanımda bir arkadaşımı da getirmek istiyorum. -Memnuniyetle, onunla tanışmak isteriz, diye cevapladılar.Oğulları, -Bilmeniz gereken bir şey var diye devam etti. -Arkadaşım savaşta ağır yaralandı.Bir mayına bastı ve bir koluyla ayağını kaybetti.Gidecek hiçbir yeri yok, ve onun gelip bizimle kalmasını istiyorum. -Bunu duyduğuma üzüldüm oğlum. Belki onun başka bir yer bulmasına yardımcı olabiliriz. -Hayır. Anne,baba,onun bizimle yaşamasını istiyorum. -Oğlum,dedi babası,bizden ne istediğini bilmiyorsun.Onun gibi özürlü biri bize korkunç bir yük olur.Bizim kendi hayatımız var,bunun gibi bir şeyin hayatımıza engel olmasına izin veremeyiz.Bence bu arkadaşını unutup eve dönmelisin.O kendi başının çaresine bakacaktır.Oğlu o anda telefonu kapattı.Ailesi ondan bir süre haber alamadı.Ama birkaç gün sonra,polisten bir telefon geldi.Oğullarının yüksek bir binadan düşüp öldüğünü öğrendiler.Polis bunun intihar olduğuna inanıyordu. Üzüntü dolu anne-baba oğullarının cesedini tespit etmek için şehir morguna götürüldüler.Onu tanıdılar ve bilmedikleri bir şey daha öğrenince dehşete düştüler: Oğullarının sadece bir kolu ve bir bacağı vardı
EVLİYA
Yaşlı adam hastalığına çare bulunamayınca kendisine Allah dostlarından olan kensine evliya denilen bir zatın adresini vermişler.Söylenenlere göre bazen çaresiz kalınan hastalıklarda o zatın duasıyla şifa bulabilenler olmuş.Yaşlı adam çaresizlik içinde verilen adresi cebine koyup doktorun yanından ayrıldığında sokağın köşesinde simit satan6-7 yaşlarında bir çocuğa rastladı.Çocuk son derece masum gözlerle onu tanıyormuş gibi gülümsüyordu.Adam oyaştaki bir çocuğun tamamen günahsız olduğunu düşünerek yoluna devam ederken aniden durdu çocuğun üzerindeki tişörtün önünde büyük bir E harfi vardı.Bu ona evliyayı anımsattı yanına gidip bir simit aldıktan
-doktorlar çok hasta olduğumu söylediler iyileşmem için bana dua edermisin?
Çocuk bu teklif karşısında şaşırmış ama ama olur der gibi kafasını sallarken
-Bende sık sık hastalanıyorum.Ama dedem yaradana inançla bağlı olup iyileşemeyen hastaların yıldızlara uçtuğunu ve orada cenneti seyrettiklerini söylüyor.Bu yüzden korkmuyorum hastalıklardan.
Adam içinin bi anda ferahladığını hissettti onun soğuktan kıpkırmızı olmuş yanaklarına bir öpücük kondururken
-Deden doğru söylemiş,ama ben yinede senden yardım istiyorum.
Çocuk duasının kıymetini anlamış gibi karşı kaldırımdaki baloncuyu göstererek:
-Size dua edeceğim ama iyileşirseniz bana 10 tane balon alacaksınz.Tamam mı?
Bu sefer adam başını salladı ve elini uzatarak çocukla tokalaştı.Buna göre iyileştiği zaman 6 ay sonraki ramazan bayramında çocukla buluşacak olası bir ihtimalle gelemeycekse önceden hazırlanan balonların ona ulaşmasını sağlayacaktı.Yaşlı adam çocuğun adını ve adresini yazdıktan sonra başını okşayıp vedalaştı.
Aradan soğuk bir kış geçip ramazana ulaşıldığında adamın hastalığından eser kalmamıştı.Yniden hayata dönmenin mutluluğu ile en güzel balonlarda bir paket hazırladı ve bayramın ilk gününü iple çekerek randevu yerine geldi.Herkesin cıvıl cıvıl kaynaştığı bayram yerindeki diğer simitçiler çocuğu tanımıyordu biraz ilerideki bakkala sorduğunda dükkan sahibi
-Ciğerleri hastaydı onun geçen ay aniden fenalaştı ve öldü.
Adam bir anda beyninden vurulmuşa döndü,koşar adımlarla orayı terk ederken önüne çıkan ilk baloncuya bi tomar para uzatıp:
-Şu uçan balonlardan 10 tane istiyorum çabuk olun lütfen daha fazla gecikmeden ulaşmalı yerine .
Adam satıcının aceleyle uzattığı balonları birbirine bağladıktan sonra gökyüzüne bıraktı.Bayram yerindeki şaşkındı satıcı dayanamayıp sordu:
-Neden bıraktınız o balonları?
-Onları bekelyen küçücük bi dostum var.Hemde evliya gibi bir dost....
dağların gülen yüzü güneş kime doğdu
'9 yasindaki bir Japon çocugun en büyük hayali, günün birinde çok iyi bir judocu olmaktir. Fakat talihsiz bir trafik kazasi sonucu sol kolunu tamamiyle kaybeder. Hem çocuk, hem de ailesi yikilir. Ailesi sirf çocuk oyalansin diye, Japonlarin en ünlü hocalarindan birini tutar. Hoca kollari sivar, çocuga tek kolla yapabilecegi yegane firlatma hareketini ögretir. Gece gündüz çocukla beraber bu hareketi çalisirlar. Bir müddet sonra çocuk, hareketi gayet iyi ve hizli bir sekilde yapmaya baslar, fakat hocasi çocuga her gün saatler boyu ayni hareketi adeta ezberletir. Çocuk bu hareketten sikilir ve yeni hareketler ögrenmek istedikçe hocasi bu hareketi dünyada en hizli yapan kisi olana dek çalismasini ve baska hareket ögretmeyecegini söyler. Bir müddet sonra çocuk bu hareketi yildirim hiziyla yapmaya alisir. Bunun üzerine hoca çocuga artik bir turnuvaya katilma zamaninin geldigini söyler. Olacak sey degildir. Tek kollu bir judocu, tek hareketle turnuvaya katilacak. Çocuk itiraz ettikçe hocasi 'Evlat, sen ögrendigin hareketi yap, gerisini merak etme diye ögütte bulunur. 1.tur, 2.tur derken çocuk turlari gayet rahat geçer. En nihayet finale gelir. Tek hareket bilgisi ile finale kadar gelen çocugun finaldeki rakibi bölgenin en iyi judocusudur. Çocuk dev cüsseli rakibini görünce korkar. Hocasi yine sakindir, 'evlat sen bu harekette dünyada teksin, kendi oyununu yap yeter' der. Çocuk rakibine kendi hareketini simsek hizi ile uygular, rakip kalktikça ayni hareketi yineler. Inanilir gibi degildir, çocuk tek kolla, tek hareket sayesinde sampiyon olmustur. Çocuk dayanamaz ve hocasina sorar 'hocam inanamiyorum ben nasil sampiyon oldum? ' der. Hocasi yine sakin ifade ile söyle cevaplar: 'Bu zaferin iki sirri var oglum. Birincisi judonun en güç hareketlerinden birini çok iyi yapabilmendir. Ikincisi, bu harekete karsi tek bir savunma vardir. O da hareketi yapanin sol kolunu tutmak! ...'
BAKMAKLA GÖRMEK
BAKMAKLA GÖRMEK Kendini çok kötü hissediyordu. Bugün morali altüst olmuştu. En yakın bildiği arkadaşıyla diğerlerinin konuşmalarını duymuştu. Onu çekiştiriyor, alaycı kahkahalar onlara eşlik ediyordu. Çok çirkin olduğunu, sadece eğlenmek için, kendilerine malzeme çıksın dost numarası yaptığını söylerken; o gördüklerine ve duyduklarına inanamadı. Gerçekten çok mu çirkindi? Gözlerinden birkaç damla yaş süzülürken oradan ayrıldı.Eline aynayı aldı ve baktı. Kendisiyle baş başaydı işte. Diğerlerinden ne eksiğim var? diye düşündü. Boyalı saçlara mı, rengarenk tırnaklara mı yoksa yapay kahkahalara mı? dedi. O, böyle şeylere aldırmazdı. Diğerlerinin ne düşündüğünü iyi bilirdi. Ama en yakın arkadaşı
Onu en çok yaralayan da bu olmuştu.Annesi hep Sen diğerlerinden çok farklısın. Bunun kıymetini bil. Derdi. Bu sözü defalarca aklından geçirdi. Ama annesinin ne demek istediğini çözemedi bir türlü. Aynasına bakarken Benim tek farkım alınmamış kaşlar, diş telleri, sivilceli bir surat mı? Yoksa onların modasına uymayan kıyafetim mi? diye geçirdi aklından. Belki de öyleydi.Odasında daha da daralıyordu. Elindekini yatağa fırlatıp, çıktı odadan. Evde boğuluyordu sanki
Duramadı, ceketini alıp çıktı. En çok sevdiği, gitmeyi ihmal etmediği yere şehir parkına gitti. Orada huzur buluyordu. Bir banka oturdu ve gözlerini yumdu. Kuş seslerini, yaprak hışırtılarını dinlemeye koyuldu. Biraz rahatlamıştı.Mevsim, sonbaharın başlarıydı. Bu mevsim, onun en sevdiği mevsimdi. Kuşlar, göç etmeden önce parkla vedalaşırlar; gökyüzünü adeta Hoşçakal demek için kullanırlardı. Parkın ağaçları da el sallardı kuşlara.Gözlerini açtığında karşısındaki bankta bir ressamın oturduğunu gördü. Ne zaman buraya gelse; o banka oturur, bir şeyler çizerdi. Sanki o, tuvalle bir bütün olurdu. Onunla tanışıp sohbet etmek, resimlerine bakmayı çok istemişti. Ama cesaret edememişti. Bir süre onu seyretti. Ne çizdiğini çok merak ediyordu. Sonunda cesaretini toplayıp yanına gitti. Merhaba dediğinde ressam, resmini alıp bankın arkasına sakladı. Ressamın resmini görmeye çalıştı ama başaramadı. Ressam da ona Merhaba deyince yanına oturdu. Biraz sohbet ettiler. Ailesinden, yaşamından bahsetti ressama. Ressam onu dinliyor, tepki vermiyordu. Ressamın tepkisizliği değil, başka bir şey onun dikkatini çekmişti. Ressamın gözleri
Görmüyordu! Onun görmediğini fark etmemişti. İçi acıdı birden.Ressam, Resmimi merak etiğimi biliyorum derken kendini toparladı ve başını salladı. Ama sonra Evet dedi. Ressam, tuvali sakladığı yerden aldı; onun kucağına bıraktı. Karşısında çok güzel bir kız gördü. Tıpkı onun gibi bankta oturmuştu. Fakat elinde bembeyaz bir güvercin tutuyordu. O, ressamın gözlerinin ona bir engel olmadığını anladı. Ona hayran kalmıştı.Ressam; O, sensin demesiyle birden şaşırdı. Ama ona hiç benzemiyordu. Ressam ; Her gün buraya geldiğini biliyorum. Şaşırma sakın, gözlerim görmez ama kalbim görür ve senin ne kadar güzel olduğunu gördüm. Çok şaşırmıştı. Güzel mi? dedi. Evet dedi ressam, Bakmakla görmek arasında çok büyük bir fark vardır. Senin çok güzel bir ruhun var dedi. Ressamın sözleriyle yüzüne gülümseme hakim olmuştu. Şimdi annesinin ne demek istediğini çok iyi anlıyordu.
YAZGÜLÜ TUNAR
AŞK YA DA VATAN
Bir yüce sevdadır içimde, adı Türkiyem,
Kalbime nakşolmuş asla vazgeçemem,
Kahrolup, dönmemi bekleme annem,
Kutsalıma el uzatanı yok etmeden gelemem.
Anadolunun unutulmuş bir köşesinde; dar bir vadi içinde akan dere boyunca uzanan ince, bozuk patika yolda bir adam yürüyordu koltuk değnekleriyle. Yolun sonunda bir köy göründü. Köy, taştan yapılmış toprak damlı birkaç evden ibaretti. Evler yol boyunca uzanıyordu. Köyün dar, çamurlu yolunda oynayan çocuklar oyunu bıraktılar. Yolun başında beliren koltuk değnekleri yokmuşçasına dimdik yürüyen, sarışın, mavi gözlü, 1.95 boyunda dev gibi adama meraklı bakışlarla bakıyorlardı.
Havlayan köpekler susmuştu. Çalı-çırpıdan yapılmış çitlerin çevrelediği bahçelerin kapısında bir nöbetçi edası ile durup, adam gibi adamı gözleri ile takip etmeye başladılar. Kahvenin önünde tütün saran ihtiyarlar ayağa kalkıp, sağ ayağı diz kapağından kopuk mağrur yabancıyı başları ile selamladılar. Dev adam yürümeye devam ederken, ihtiyarlara aynı şekilde başı ile karşılık verdi.
Yabancı aynı vakar içinde köyün çıkışında bulunan mezarlığa doğru yürüyüşüne devam etti. Mezarlık kayalık tepenin hemen altında, ince bir pınarın aktığı, içinde söğüt ağaçları ve meşe ağaçlarının bulunduğu bir yer idi.
Dev adam başucunda bir Türk bayrağının dalgalandığı, taze olduğu toprağından anlaşılan mezara bakışlarını çevirdi. Mavi gözleri bulutlandı, aydınlık yüzü acıyla buruldu, yanaklarından iki damla gözyaşı süzüldü. Ağlıyordu dev adam, yüreği kanıyordu. Mezarın yanı başında yeni bir mezar daha vardı. Mezarın üstünde de gelinlik. Yaralı yüreği daha da kanadı. Ellerini açtı Fatiha okudu mezarda yatanlara.
Tanır mıydın şehit oğlumu? diye soran sese doğru döndü. Bir anaydı gelen, siyah bir başörtü vardı başında, kınalı elleri ile şehit mezarının üzerine eğildi. Toprağını okşamaya başladı, oğlunu bağrına basmışçasına.
Acıyla yutkundu mavi gözlü, sarışın dev. Boğazı kurumuş, dili tutulmuştu. Tanımak mı? Az şeyler mi yaşamışlardı birlikte? Az şey mi paylaşmışlardı? Sonra o gün, cehennemi bir kahpe ateşinin, bir kahpe tuzağının içine düştükleri o gün. Nasıl da ileri atılmıştı Baran Uzman, yoğun ateş altında kalan ve yaralanan Edirneli Hüsmen Onbaşıyı almak için. Kendisi destek atışı yaparken, parlayan bir ışık görmüş, bir kayanın ardında mevzilenen tim elamanlarını roketlemek isteyen haini tek atışta vurmuştu. Ancak; hain son anda tetiğe dokuna bilmişti. Hedefi bulmayan Roket 10-15 mt. yukarıda bir kayanın üstünde patlamıştı.
Toz duman içinde Baran Uzmanın yere düştüğünü fark etmişti. Başından yara almıştı, yüzü kan içindeydi. Göz göze geldiler. Kurtar beni Komutanım, Zeynepim beni bekler der gibiydi Baran Uzman. O an hiçbir şey düşünmeden kendini ileri attı. Ancak; bir patlamayla yere düştü, mayına basmıştı. Yanına varamadı Baran Uzmanın. Ah, kopmasaydı o bacak, kopmuştu işte. Kurtaramamıştı silah arkadaşını, can yoldaşını.
Bir Helikopter sesi duydu. Sonrası bir boşluk. Kendine geldiğinde hastanede idi. Silah arkadaşlarının Şehit düştüğünü öğrenince kopan bacağının acısını unuttu. Doktorlarının takacakları protez bacağı beklemeden insan üstü bir gayretle ayağa kalktı. Yollara düştü, o Yiğitlerle son bir defa vedalaşmak, her çatışmadan önce yaptıkları gibi yeniden helalleşmek için.
Yutkundu; söyleyemedi, anlatamadı oğlunun kahramanlığını annesine. Zaten annenin bunları dinleyecek hali yoktu. İki mezar arasına oturmuş, mezarların toprağını usul usul okşuyordu. Bir taraftan da anlatıyordu.
Ben her gün bu vakitler gelirim, koklaşıp konuşurum Baranımla, yarenlik ederim Zeynepimle. Yüreği daha bir titredi sarışın devin. Demek yanı başındaki mezar Baran Uzmanın nişanlısı Zeynepe aitti. Bir türlü kavuşamadığı Zeynepe şimdi kavuşmuştu.
Döndü suskun suskun, anneyi çocuklarıyla baş başa bırakmak için çıkışa doğru yürüdü. Hakkını helal et Baran Uzmanım, sana yardım edemedim. Zeynepine kavuşmanı sağlayamadım. Beni affet, varsa bir hakkım, benden yana helal olsun diye mırıldandı.
Güle güle Komutan, Baranım da sana hakkını helal ediyor diyen annenin sesiyle irkildi, geri döndü. İnce bir yağmur çiselemeye başlamıştı. Anne ayaktaydı, bir yanında sanki beyaz bulutlar içinde kamuflajlı elbisesi üstünde, başın da bordo beresi, nur kaplamış yüzüyle Baran Uzmanı, diğer yanında bembeyaz gelinliğiyle Zeynepi görür gibi oldu. Üçü birden el sallıyordu gülümseyerek kendisine.
Mezarlığa kadar peşi sıra gelen çocuklar Güle güle komutan, güle güle diye bağrışıyordu. Köyün çıkışında nöbet tutan iki korucu esas duruşa geçmişti. İhtiyarlar hiç konuşmayan ihtiyarlar Güle güle komutan, bu vatan size minnettar diyerek uğurladılar sarışın, mavi gözlü, dev yürekli komutanı. Komutan daha da dikleşti. Daha da bir sıklaştırdı tammışçasına, hiç bir eksik yokmuşçasına adımlarını.
Öyle ya, daha çok yolu vardı gidilecek. Birçok silah arkadaşı vardı. Hiç ölmeyen, hep yaşayan o Kahraman Şehitler yolunu gözlemekteydi. Anadolunun birçok yerinde bu Vatanı kendi aşklarına tercih eden kim bilir kaç Baranlar, kaç Zeynepler komutanlarını beklemekteydi?
YAŞLI ADAM
yaşlı ve bitkin olmasına ragmen iiyi konuşuyordu ihtiyar kelimeleri nasılkullanacagını biliyordu.ne kadar mütevazzi olmaya çalışsada ukalalıkta üstüne yoktu.her kelimesini özen ve itinayla söyler ve söyleyecaqi kelimeyi sanki önceden hazırlamış qibicesine okurdu.onu dinlerken insan sıkılmak kelimesinin ne oldugunu unutur .sanki bir film izler qibi dikkatle dinlenirdi.her konuşmasında bir kitap bitirirmiş qibi bir hali olurdu.ama yanlızbir bölüm anlatırdı bizlere.....yanlız kimseyle sohpet bitikten sonra konuşmaz hemen köşesine qeçerdi.Sanki ücretle çalışırmış qibi hep aynı saatte başlar ve aynı saatte bitirirdi.ne bir kelime fazla ne bir kelime eksik söylerdi.ve okuduqu kitapların isimlerini asla kimseye söylemezdi kitapların içinden bizim bulmamızı isterdi ve yaptıqı qibbi kitaplarını kimseye vermezdi ZARAR VERİCEKLER DİYE
Güzel Dede
Sırtını her an yıkılacak gibi duran, dışardan barakaya benzeyen babadan kalma evin duvarına dayamış, kim bilir neler düşünüyor Güzel Dede? Kasketi alnındaki o acı dolu yılların yorgun izlerini ve gözlerindeki az da olsa o ışıltıyı gizliyordu. Oturduğu yerde eline bir çubuk almış, gözlerini bıraktığı yere bir şeyler çiziyor; bozuyor, tekrar çiziyordu.
Okur-yazar değildi. Çocukluğunda okul yokmuş; askerde öğrenmek istemiş ama harp meydanında ancak kendi adını, bir de sevdiği kızın adını öğrenebilmiş İstanbullu Ahmet Çavuştan. Kendi köyünde sadece muhtar bilirmiş okuma yazmayı. Muhtar da zamanında ilçe jandarma karakolunda tüm köy muhtarları için zorunlu okuma yazma kursları verilirmiş de, ordan öğrenmiş. Bu yüzden otuz yıldır köyün muhtarlığını hep aynı kişi yaparmış.
Güzel Dede, çok eskilere gidip askerde adını yazmayı öğrendiği, bir zamanlar yanıp tutuştuğu, kahve gözlerine vurulduğu, bir türlü kavuşamadığı, yıllardır içinde bir yerlerde büyüterek sakladığı komşu kızı Fatmayı mı düşünüyor acaba? Yoksa, harp meydanında çatışma sırasında iki kelime de olsa okuma yazmayı kendisinden öğrendiği Ahmet Çavuşun, Oy anam! deyip gözleri yaşlı, kanlar içinde yere yığılışını ve onunla birlikte, dört yılını beraber harp meydanlarında geçirdiği onca arkadaşının şehit düştüğü anları mı? Hele içlerinde biri vardı ki; evin tek oğluydu ve teskereyi almaya üç günü kalmıştı ki şehit olmuştu.
Güzel Dede günlerinin çoğunu böyle düşünmekle geçirir, akşam olup güneş oradan uzaklaşınca içeri geçer; üşümüş çırasını yakar, bazen çırayı yakmaz, karanlıkta oturur; oturduğu yerde de uyuyakalırdı. Ne üstünü örtecek biri, ne de sıcak bir tas çorba pişirecek birisi vardı. Yalnız ve yorgundu artık. Bir zamanlar umut dolu bakan gözleri, şimdi umudu dalda kuru bir yaprak misaliydi. İki yıl önce kaybetmişti; kırk yılını verdiği, acısında, sevincinde hep yanında olan, evin hanımı Zühre Nineyi.
Zühre Nine geçirdiği bir hastalık sonucu rahmi alınmış, daha genç kızken anne olma umudunu yitirmiş bahtsız bir kadındı. Allah her ikisini de aynı anda birisine vermez sözü sanki Zühre Nine için söylenmişti. Kendisi köyün ileri gelenlerinden Derviş Efendinin kızıydı. Sekiz kardeşten en küçüğüydü. Biraz delal büyütülmüştü ama yine de, diğerleri evli olduğu için evin tüm işleri onun sırtındaydı. Güzel Dede belki de onun bu çalışkanlığına hayran kalmıştı. Zühre Nine asildi, bir o kadar da güzeldi. Bulam elinin soğuk Zerban sularından içmiş, güneşin ilk ışıklarını yüzünde hissetmiş, her genç yürekte taht kurmuş, kimine göre erişilmez, kimine göre eşi benzeri olmayan, kimine göre de uğruna ölünecek kimseydi.
Güzel Dede sevdi mi adam gibi seven, sevdiği uğruna canını verebilecek biriydi. Fatması öldükten yıllar sonra, ancak sevebilmişti bir başkasını. İşte bu da Zühreydi. Tanrı Güzel Dedenin yüzüne gülmüş olsa gerek, ikinci istetmesinde Derviş Efendi yola gelir, Zühre kızını Ali oğlu Güzele verir. İşte böyle başlar Zühre ile Güzelin hikâyesi.
Güzel, Zührenin anne olamayacağını bile bile istemişti onu. Fatması kadar Zühreyi de çok sevmişti. Fatmanın o kahve gözlerini Zührede buluyordu belki de. Olsun, anne baba olamayacaklardı belki de, ama komşu vilayetler bile onların aşkını konuşacaklardı yıllar sonra.
Güzel, Zühre ile evlenmeden çok önce askerdeyken Fatması için yanıyor, günden güne adeta eriyordu. Dört yılını hasretle çeken Güzel, harp meydanından ayrılıp köy meydanına geldiğinde duyduğu ilk ses Fatmanın düğününde çalan davul sesiydi. Tabi, Güzel bunu bilmiyordu. Sandı ki ahali duymuş da, kendisini davul eşliğinde karşılamaya geliyor. Yanılmıştı oysa. Yıllardır hasretini çektiği, kendisine Sayılı günler tez geçer, üzülme! diyen Fatmanın düğünü vardı o gün köy meydanında. Dört yıl, tam dört yıl. İki yıl sonra dönecek olan Güzel, tam dört yıl sonra dönmüştü köyüne. Harp uzayınca bizim Güzelin askerliği de haliyle uzamıştı. Bu durumu askeri yetkililer telgrafla köy muhtarlığına bildirmişlerse de bir şekilde kendilerine ulaşamamıştı. Güzel, köyünün tek askerdeki genciydi. Vaktinde askerden dönmeyince herkes onun öldüğünü düşünmüştü. Herkes öldüğünü düşünürken, Fatma kız, en fazla bir yıl daha umudunu yitirmemişti. Üçüncü yılın sonunda, o da diğerleri gibi çaresiz kabullenmişti artık onun ölümünü. Daha sonra da, Köy yerinde bir genç kız yirmisini geçmez diyerek, karşı köye gelin verdiler. İsteksizdi Fatma, ancak çaresizdi. Yok diyemezdi. Çünkü o da biliyordu ki hiçbir genç kız yirmisine kadar baba evinde bekletilmezdi. Yirmisine daha yeni girmişti Fatma.
Güzel, köy meydanında kalabalığın olduğu yöne doğru heyecanla ilerledi. Bir düğün olduğunu halay çekenlerden anlayan Güzel, merakla gelinin olduğu yöne baktı. Nedendir bilinmez, içine doğmuş olsa gerek, gelinliğin içinden o mesafeden Fatmasını görür. Emin olmak için gelinin etrafına baktığında ailesinden anlar ki bu düğün Fatmanın düğünüdür.
Güzel, köy meydanında; Harp meydanından dönmez olaydım/ Bu sesi duymaz olaydım/ Fatmamı gelin ediyorlar/ Bu anı görmez olaydım diyerek, gözleri Fatmaya kilitlenmiş, bir çuval gibi yığılır kalır oracıkta. Bir zaman sonra yığıldığı yerden güçlükle kalkıp baba ocağına yönelir. Son kez dönüp kendisini fark etmeyen kalabalıklar arasından Fatmasına bakar ve bu, onun Fatmayı son görüşüydü. Çünkü altı ay sonra amansız bir hastalığa yakalanan Fatma, bir sonbahar günü, sabaha karşı ruhunu teslim eder. Herkes veremden öldü der onun için. Güzelin ölmediğini duyan Fatma, fazla dayanamamış, günden güne solmuş, bir yaprak gibi düşüvermişti toprağın koynuna.
Yıllar sonra verdiği sözü tutmayıp kendisini yalnız bırakıp giden Fatmasını ziyarete gider mezarının başında. Böyle mi olacaktı sonumuz?/ Kara topraklar mı saracaktı seni?/ Bil ki Fatmam unutamam seni/ Padişah kızını verseler de
diyerek gözyaşlarını döker. Hüngür hüngür ağlayan Güzel, ilk defa bu kadar çok ağlıyordu. Fatmanın gelin olduğu gün bile bu kadar çok ağlamamıştı. Biliyordu ki O yoktu artık. Gelmeyecekti bir daha. Bu kocamış köhne dünyada yalnızdı artık. Her yıl herkes Fatmayı ölüm yıldönümünde ziyarete giderken, kendisi Fatmanın gelin olduğu o gün ziyaretine giderdi. Çünkü o gün kaybetmişti Fatmasını.
Aradan yıllar geçip Güzel evlendiyse de unutamadı Fatmayı. Zühre, olan biten her şeyin farkındaydı. Bu sevdaya saygı duyar, her yıl Güzelden Fatmayı mezarında ziyaret etmesini ister, giderken de bir gül götürmesini söylerdi.
Zühre, böyle asil, yüreği yiğit bir kadındı. Hiçbir gün bu konuda sorgulamadı Güzeli. Güzel ise Zührenin bu asil davranışı karşısında mahçup olsa gerek, Fatmayı ziyaretten döndükten sonra aynısından bir gülü de Zührenin uyurken yanıbaşına bırakırdı.
Evet, yıllar böyle geçti. Bir yürekte iki yâr, iki güzel kadın taşıyordu Güzel Dede. İkisi de aynıydı onun gözünde. Çünkü ikisini de çok sevmişti.
Her sabah aynı yerde oturan Güzel Dedeye köyün gençleri gelip geçerken selam verir, ancak onun selamını almadan yollarına devam ederlerdi. Güzel Dede biraz sitem etse de bu duruma alışmıştı. Köyün en yaşlısı ve kalmış tek gazisiydi. Çocuklar çok severdi onu. O da çocukları
Çünkü tadamamıştı evlat sahibi olmanın duygusunu. Nasıl bir şeydi acaba insanın baba olması? diye iç geçirirdi çocukları her gördüğünde. Çevresinden kendisine Bir daha evlen diye baskılar vardı. Ancak O, Zühreye bunu yapamazdı. Onu kıramazdı. Zühre, yiğit olduğu kadar, bir o kadar da kırılgan, hassas bir yüreğe sahipti. Güzel Dede söylenen tüm sözlere aldırış etmedi. Kendisine de bu yakışırdı zaten.
Akşamları odasına çekilir, ay ışığında iki yıl önce yitirdiği Zühresinin yüzünü görür, dalardı sabahın ilk ışıklarına kadar onu seyretmeye. Komşusu Abuzer Efendi Alamanyaya oğlunu ziyareti dönüşünde, Güzel Dedeyi unutmamış, kendisine bir plak almıştı. Güzel Dede buna sevinmiş, her akşam defalarca aynı plağı takar, plakla birlikte mırıldanırdı: Akşam olur karanlığa kalırsın/ Derin derin sevdalara dalarsın/ Oy gelin gelin/ Sevdalı gelin/Öldürdün beni
Bir sonbahar sabahı; Fatmasının göçtüğü ve Zühresini yitirdiği bir sonbahar sabahıydı. Her sabah oturduğu yerde yoktu Güzel Dede. Düşünmüyordu artık hiçbir şeyi. O artık Fatmasının ve Zühresinin yanındaydı. Nasıl öldüğünü kimseler bilmedi. Kimseler duymadan, sessizce ve yalnız öldü. İkindiye doğru fark ettiler komşular. Eve girdiklerinde tebessüm ediyordu. Kim bilir belki Fatmaya, belki Zühreye tebessümdü bu. Kim bilir belki de ölümeydi.
Mezarını Fatma ve Zührenin mezarını görecek şekilde kazdılar. Artık onun bir eli Fatmanın elinde, bir eli de Zührenin elindeydi. Onlara da bu yakışırdı zaten. Çünkü böyle bir sevda sonsuza dek ayrılığı hak etmiyordu.
Köylüler; genci yaşlısı, kadını erkeği, çoluğu çocuğuyla uğurlamaya gelmişlerdi Onu. Herkes ağlıyordu. Belki Güzel Dede böyle bir son hak etmedi diye ağlıyorlardı. Kim bilir, belki de böyle bir sevda yaşamadıkları için kendilerine ağlıyorlardı. Kalabalığı oluşturan herkes ağlarken, sanki Güzel Dedenin kanatlanan ruhunu duyar gibiydi: Neler çektim, neler gördüm/ Dert üstüne dertler ördüm/ Gam tasa hep çektim durdum/ Yalan oldu benim ömrüm/ Veran oldu benim ömrüm.
Sadakat
Babaannem, şu uzun, uzunca ömründe bir defasına bari denizi görmemiş ve şu göremedi,görmedi meselesi sabah bilmez kış gecelerinin bitmez tükenmez muhabbetiydi evimizde...Ah o deniz, ne deniz ! Deniz böyle,deniz şöyle,o deniz bir acayip dünya...Oysa nerde deniz,nerde bizim köy! Hani kuş uçmaz,kervan geçmez derler ya , Deliorman'ın tâ göbeği... Sonra, bizim buralarda kalûbelâdan beri,kadın aş evini, ocağını bilr, gezi neyinedir derler.. Derler de, babaannemin gene çıkınında lâfı bol, şöyle bir tutturdu mu,işte bin dokuz yüz kırk dörtlerde Urus gelince buralara, köylerde tekezeseler kurulunca,milletin malı mülkü bir araya toplanıp mirî malı olunca, mirî malı denizdir yemeyen domuzdur, çalanı çırpanı,urguncusu vurguncusu tilkide pire gibi çoğalınca, yüksek yüksek binalar kurulup zina kaldırımlara inince, deniz denen o şeyin içine erkek merkek, kadın madın eşkâre çırıl çıplak girme modası çıkınca,yuların ipi zebanilerin eline geçince ve şu dünya işleri ters dönüp geri geri tepince, kıyamet alâmetleri şöyle böyle görünüp kapıya dayandı artık diye, dinlene dinlene anlatıp durdukça ve işin acı yanı, dinleyicileri günden güne azaldıkça,onu da, denizi görme tutkusu öyle bir yakaladı,pir yakaladı...Hastalanıp yatakta kaldğı günlerde bile, ikide bir,"ay çocuklar,şu deniz denilen medeti ölmeden bir görebılsem, vallahi bu fani dünyadan her nasibimi almış kadar olacağım, gözlerim açık gitmeyecek..." diye mızmızlanmaya başladı...
Bu yıl deniz boyunda bir geziye çıktık,beraberimizde onu da aldık. "Aman çocuklar,bu yaşta ,neyime benim deniz? Sizin hiç başka yapacak işiniz yokmuş gibi, uydunuz şeytana.. ." diye şakalaşıp durdu yolculuk esnasında,ama denizi görünce:
- Uuuuu bu da ne?- diyerek şaştı kaldı...
Sözde lâfı bol, çenesi durmadan çalan, köyün masalcı Gülsüm ninesiydi ve hemen, kıssadan kıssa, hayranlığını, anlatamadıklarını baştan savma,gelişi güzel bir uzunca "uuuu" ile geçiştiriverdi.Sonra devam etti:
- Deniz buymuş desene...Her zaman, hep böyle mi bu deniz? Ne çok su yarabbim...Bolluğun ucu bucağı yok...Kıpır kıpır dalgaları,bir yerlerden çıkıp ,aceleleri varmış gibi koşa koşa geliyorlar.. .
Sonra ezber bildiği, fakat içeriğini anlayamadığı o güzelim arapça dualarını hafif bir sesle,huşu içinde okuyarak, yavaş yavaş aşağılara indi...Yaşı seksenlerde seyretse de, hep daha yardımsız yürüyebiliyordu. Kıyıya vardı, kumsala oturdu.Ağır ağır ayakkaplarını, çoraplarını çıkardı. Önce ellerini,sonra ayaklarını suya batırdı. Usulluca yüzüne bir avuç su serpti.Bir müddet böyle kalakaldı.Kendikendine söylenerek ayağa kalktı. Şalvarının paçalarını dizlerine kadar çekti,çıplak ayaklarıyla birkaç adım ilerledi... Her halde bugünkü gezi için özel olarak seçtiği,gelişi güzel bağlanmış, kenarları oyalı, kahverengi çemberinin altında, biraz dağınık beyaz sümek rengi saçlarını meltem hafifçe okşarken,çocuklar kadar saf ve mutlu bir gülümseyişle dönüp ardına baktı.Orada bizdik,her zaman iftiharla,etraftakiler işitircesine "tosunlarım...çakırlarım... benim bir tanelerim" diye yüksek sesle haykırıp etrafı çınlattığı,koskocman delikanlı ikiz torunları... Arkamızda Varna,önümüzde vara gele çırpınan,yakomazlı bir ufuk ile haşır neşir dalgaların kocaman gizemli denizi, tepemizde martıların kavgacı çığlıkları,ileride,açıklarda demir atmış vapurlar...
Çıplak ayakları hep daha denizde,birkaç adım geri çıktı, bizi yanına çağırdı.
- İyi dinleyin beni -diye konuşmaya başladı... Bu deniz medetini gördüm artık...Baştan başa,boydan boya su,sudan başka bir şey değil, kim ne anlatırsa anlatsın,sadece su...Hem de suyun acayip bir sesi var, ama o kadar da acayip değil,tıpkı ormanın yaprak ışıltısı gibi: vışşş, vışşş, vışşş... Nesi var biraz daha serin , daha nefes açıcı,sebil sebil,dermanı boldur böyle şeylerin... Gençler yaz günleri neden kaçıyolar denize. Ne bilmiyorlar, neler bilmiyorlar...
Hep böyle abartılıdır anlatmaları babaannemin.Rastgele mi köyün bilirkişisi, akıl kumkuması,ünü köyün dışına taşmış masalcı Gülsüm annesiydi...
- Çocuklar, dedi,koca köyden alıp beni tâ buralara getirdiniz,zahmet ettiniz ...Muradınız neyse, nasıl desem bilmem ki,hepsi pek alâ da...
Biraz durakladı, birşeyleri hatırlamak istercesine sağ elini alnına götürdü ve sanki onun değilmiş, çok derinlerden,başka yerlerden gelen dokunaklı bir sesle :
- Dedeniz sağ olsaydı ya ba çocuklar... Şimdi hep beraber baksaydık ya denize,dedi...Zavallı, birşey göremeden göçtü gitti bu dünyadan...Ellisinde var yoktu...
Belli ki, yine bugüne mahsus, özel olarak kınalamış ellerini havaya kaldırdı, denizin üstüne sallayarak:
- Dedeniz pek kibardı,dedi...Camiye, cumaya giderken hep temiz gömlek ister,yakasına gül takardı...Sarığını fesine usulen sarar, tespihi şöyle tutardı rahmetli...
Durakladı , biz görmiyelim diye yüzünü denize çevirdi ve gözpınarlarına çökmüş ufacık, o deniz mavisi solgun fersiz gözlerinden birkaç damla gözyaşının neden öyle ansızın dökülüp, buruşmuş yanaklarından usul usul süzüldüğünü, Karadeniz'in dur durak, ölüm nedir bilmeyen hınzırım dalgalarına karışıp, nasıl akıp gittiğini, bir sır bozulur diye, ikiz kardeşimle başbaşa oturup konuşamadık bir türlü...
Galip Sertel
sözcükler:
Urus: Rus
eşkâre (âşkâre),Farsça : uluorta,açıkça
tekezese ( Bulgarca,kısaltılmış:TKZS) - Bulgaristan'da komünist rejimi döneminde tarım kooperatflerinin adı
SİZİN İÇİN ÖLÜMÜ GÖZE ALABİLECEK BİRİLERİ VARSA...
Hep ordu fethetmiş komutan gururuyla yürür, konuşurken ikide bir öksürürdü. Yaşı hayli ilerlemiş olmasına karşın kendi deyimiyle zıpkın gibi delikanlı idi. Her zaman taze, her an canlı ve oldukça da heyecanlıydı. Geçmişini kimse bilmez, sorana da söylemezdi. Kendince hobileri vardı. Balık tutardı, volta atardı, akıl satardı. Bazen de yan yatar, çamura batardı. Çamura batardı sözün gelişi aslında. Öyle uygunsuz ve kirli işlere bulaşmaz, iki kişiyle pek dolaşmazdı. Hep yalnızdı. Anamdan yalnız doğmuşum der, kendi kendine tebessüm eder, ara sıra da gülerdi. En çok çocukları sever, bütün çocukları dilinin döndüğünce överdi. Hiç evlenmemiş derlerdi. Çocuklara olan sevgisi belki de bu sebeptendi. Kale gibi adamdı bir zamanlar. Kendi öyle söylerdi. Bir gün yine balık tutmak için çay kenarına yaklaştı. Gözlerine inanamadı. Herkes bugün balıkçı olmuş diye mırıldandı kendi kendine. Çünkü her zamankinden daha fazla bir yoğunluk vardı. İnsanlar burada balık tutuyorlardı. Önce biraz tedirgin oldu, sonra çaya oltasını atmak için hazırlanmaya başladı. Tam o sırada bir çocuğun sularda çırpındığını gördü. Çocuk boğulmak üzereydi. Fakat her nedense hiç kimse ilgilenmiyordu bile. Yaşlı adam çocuğu kurtarmak için suya dalarken, bunun kendisi için bir son olacağını bilemezdi. Gitti, çocuğu tutup suyun kenarına kadar güçlükle de olsa getirdi. Çayın kenarına boylu boyunca uzandı ve son nefesini verdi. Onun kurtardığı çocuk bugün bir öğretmen olarak yaşamını sürdürüyor. Herkese şunu söylüyor. Hayatta sizin için ölümü bile göze alabilecek insanlar varsa, ölümden niye korkarsınız? Ve sizde insanları böylesine seviyorsanız onlarda sizin gibi düşünecek ve hayata gülümseyecektir. Yüzünüzden gülücükler hiç eksin olmasın. Hiçbir isteğiniz yarım kalmasın. Esenlikle. Ramazan Alemdar
bir sevda ugruna
Kadın yirmi yedi yaşında... Yüreği, kar beyaz soğuklara terkedilmişama inat bu ya hala sımsıcak. Düşünceleri kah hayatın gitgideağırlaşan gerçeklerinde kah aydınlık hayallerde dolaşıyor nefesnefese.. Elinde samur fırçası, geçmişi karalayıp bugünürenklendiriyor hiç durmadan. Renkler kıpır,kıpır , içindeki çocukhaşarı mı haşarı... Gözleri ise buğulu bakmakta hüzünlere yenik...Hayatı sorgulamaktan çoktan caymış.Omuzları
bir küçük kız çocuğun şımarıklığını sergilercesine "Bana ne"
ifadesinde. Kıpır,kıpır ya içi.. Arayışları var kendisinden bile
sakladığı. Bela da geliyorum demez ya... İşte böyle bir anda; ruhu,
sanal dünyanın kapısından sızıverir içeri sessiz, habersiz.. Hani şu
chat canavarı var ya bu günlerin belalısı. Orada kendisi gibi şaşkın
yüreklerin arasında buluverir kendini. Ve... olanlar olur o zaman. Hiç
beklenmeyen anda buzda kayar gibi "Hooop" havada bulur duygularını
darmadağınık. Sanki başında deli rüzgarlar hiç esmiyormuş, esenler de
yetmiyormuş gibi. Erkeğin yaşı otuz. Hırslı, kendinden emin.
Kendisiyle barışık ve yaşadığına memnun. Kahkahası ekrandan yüreklere
taşan, mutlu ve duygu dolu bir bulut adam. Eşi ve çocuğu için yaşamakta
olduğunu saklamadan kadını davet eder sanal dünyanın sanal aşk oyununa.
Acemidir kadın. Belki genç adam da öyle. Oynadıkları oyunun
tehlikesinden habersiz bir masalı yaşamaya başlarlar.Ekranın karşısında nefeslerini tutup beklerler sevdalınıngelmesini.
Karşılaşmaları her defasında kahkahaları hatırlatırcasına şen olur.
Zamanın koordinatları buluşamadığında, birbirlerine teğet
geçtiklerinde, hüzün yayılır gecelere. Uyku tutmaz bekleyişlerde
ikisini de. Sabah yeni umutlara gebe başlar. Ve ekranda doğarlar her
buluşmayla yeniden.. Duyguların en fırtınalısına yakalanırlar.
Birbirlerini gerçekten merak ederler. Bulut adam kadının
açlığından, üşümesinden bile sorumlu tutmaya başlar kendini. Kadınsa
adamın yorgun hallerine dayanamaz. Elleri dokunmasa da ellerindedir
artık. Birbirlerini elüstünde tutarlar anlayacağınız.Günler, aylar geçer...Hayaller ekranlara sığmaz olur. Artık görmek isterler birbirlerini. Dokunmak sarılmak isterler. Hatta çılgıncasına sevişmek...Kadın kıvranır onsuzluğun acılarında.. Özlem şiddetedönüşür. Acıtır... İşkencelere yatırır kadını. Oyun değildir artıkbu. Aşk ekranda değil hayatın ta içinde yaşamaktadır. Bulut adam sorar durmadan ;-N'olacak şimdi...Kadın, adam kadar cevapsız..."Bilmiyorum" der."Bilmiyorum"Artık sorgulamalar başlar duyguları ..."Bu nedir?...Bunun adı ne..?"Kadın
aşkı tanımlar ama çare değildir tanımlamak.. Yaşananlardır gerçek olan.
Hissedilenlerdir. Her sevdanın başını bir karabasan bekler
ya...Beklemese sevda denen şey olmaz zaten. İşte bu bir sevdadır ve
başında karabasanlar. Kadın unuttuğu aşk gözyaşlarını hüzünlere,
sancılara, onulmaz ağrılara boyar, alaca bulaca. Artık her şeye
gözlerindeki buğuların ardından bakmaktadır. Ve ekrana şunları;
buzların arasından aldığı yüreğinin kalemiyle yazar. Yüreğini buzlara
iade etmek üzere... "Beni ignore et*.Ne olur bunu yap."Bulut adam şaşkındır belki ama adı gibi bilir. Doğru olan budur. Düşünür bir süre.Susar ekran. Susar kadının yüreği... Ölümanıdır bu.Verilen son nefestir sanki.. "Sevdam
Hayır dese" " Sensiz yapamam dese" diye bekler nefes almak için. Bulut
adamın suskunluğu bozduğu yerde ölecektir kadın.. Bunu ikisi de
bilirler. Bir yazı belirir ekranda çaresizce okunan "Netten çıkıyorum o zaman" "Hoşçakal"Mavi
üzerine siyah yazılmış sözcükler kararlı ve kesindir... Titreyen ve
cansızlaşan parmakları son bir kez tuşları gezinir kadının "Hoşçakal"Düşer Bulut adamın gülen yüzü ekrandan. Ve Kadın ölür...
EDEN BULUR
Bu olup bitenler karşısında ne yapacağını şaşırıp kalmıştı Fatma Hanım. Düşünme kabiliyetini yitirmek üzereydi. Başı döner gibi oldu. Bütün bu çektiği ıstırabın öcünü alırcasına kanepenin üzerine sırt üstü uzandı. Ağrılar beynini kemirmeye kanepenin üzerinde de devam ediyordu. Etmeyecek miydi? Yoksa beyni ayakta mı kalmıştı! Ya birde yürek acısı? Keskin bir kamçının ıslık çalarak insanın çıplak sırtına inmesinin verdiği o acıyı yüreğinde hissediyordu şimdi. Beynindeki ağrının sebebi başka ne olabilirdi. Kamçının sarıldığı ve ısırdığı yerde vücudundaki et parçasının yırtılarak, bembeyaz olan deri parçasının verdiği acının korkunçluğu karşısında içindeki acının şiddeti vız gelirdi. Yüreğindeki bu korkunç acı karşısında avazı çıktığı kadar bağırmak istemesine rağmen dürtüleri bunu engelliyordu. Gözbebeklerinin altı şişmişti ağlamaktan. İnsan aklının alamayacağı kadar büyük bir acının girdabında dönüp duruyordu. Bütün benliğiyle bu acıları bertaraf etmeye çalışsa da bunun mümkün olmayacağını anladığında yenik düştüğünü kabullenmekten başka çaresinin olmadığı kanaatine varıyordu. Çünkü kendisini yalnızlığın boşluğunda tepetaklak yuvarlanıp uçurumun derinliğine doğru düştüğü hissi ağır basıyordu. Umutsuzluk körük gibi işliyordu içine. Körük çekildikçe içindeki ateş alevleniyordu volkana dönüşürcesine. Filizleri açılmış bir çiçek gibi yeniden hayata başlamayı, çiçeklerin üzerine konan bir kelebek ve otların arasında ceylan gibi seken küçük kuzular gibi özgür olmayı, rüzgarın esintisiyle ağaç dallarının sallanarak naz yapışını, dağın eteğinden güneşin pırıl pırıl ufukta doğuşuyla birlikte masmavi denizin bir çarşaf gibi günü karşılamasını, gökyüzündeki küme küme bulutların pamuk yığınını andırmasını, martıların gökyüzünde dans edercesine coşkuyla kanat çırpışını, özlemişti çünkü çektiği bu acılar onu bunalımın eşiğine getirmişti. Kanepenin üzeri terden sırılsıklam olmuştu. Güçlükle doğrularak, ecza dolabına yöneldi ve aldığı iki ağrı kesici hapı yuttu. Dehşetli ve korkulu günlerin habercisiydi bu günler. Fırtına öncesi sessizlik gibi. O güne kadar özenle üzerine titrediği kocasının duygularını kökünden yavaş yavaş söküp attığına ve allak bullak ettiğine şahit olmuştu. Bir kasırgaya yakalanmış sağa sola savrulup duruyordu düşüncelerinde. Büsbütün yenik düşmüştü bu olaylar sonunda hayat mücadelesine. Tedbirsiz yakalanmıştı bütün bu olanlara. İnsanoğlunun başına her an her şeyin geleceğini öğrenmiş oldu bu sayede. Başkalarının başına gelenleri yüzeysel incelemişti hep. Derinden inceledikleri olmuştu ama ateşin düştüğü yeri yaktığını hesaba katmamıştı hiç. Şimdi o ateş kendi içini yakıp kavuruyordu. Tekrar uzanmış olduğu kanepenin üzerinde sağa sola dönüp, kıvrılıyordu. İçindeki ateş her geçen saniye daha da alevleniyordu. Hayata duyduğu o yürekten sevginin yerinde sevgisizlik ve umutsuzluk vardı şimdi. Başını önüne yıktı, derin bir nefes çekti ciğerlerine. İçi sitem doluydu, efkârlı efkârlı tüten bakışları buğulandı, dudağını dişlerinin arasına alarak sıktı koparırcasına. Gözlerindeki selin önüne bent koyamamıştı. Pırlanta gibi yüreği vardı. Aynı zamanda sevgiyi, şefkati, acımayı, yardımlaşmayı ve hassasiyetin inceliğini tanımış bir yüreğinde sahibiydi. Rengi uçtu, başı döndü hafiften. Alev alev tutuştu nefesi, dudakları kurudu. Sersemledi birden. Beyninde şimşekler çakıyor, yıldırımlara maruz kalıyordu. Şiddetli bir sarsıntı olmuştu vücudunda. Tıpkı sonbahar rüzgarıyla titreşen, dalında kalmak isteyen yapraklar kadar çaresizdi şu an? Oysa evlenirken ne hayalleri vardı. Hep mutluluk sevgi ve saygı üzerine? Hayallerinin gerçekleşmemesi bir yana yanına bile yaklaşmamıştı. Kocasının para kazanma hırsı felaketleri olmuştu. Oysa birkaç kez ağabeyi kocasının borçlarını ödemişti. Bir daha borçlanmayacağına dair söz vermesine rağmen hiçbir zaman sözünde durmadı. Yine bildiğini okudu. Çocukken yiyecek ekmeği bulamadığı günleri unutmuş, iyice kanatsızlaşmıştı. Fakir fukaraya yardımı kesmişti. Çalıştırdığı işçilerin alın teriyle kazandıkları maaşlarını geciktirmeye hatta vermemeye başlamıştı. Kocasının bu tutumu bir ailenin dağılmasına davetiye çıkarmıştı. Hangi kadın isterdi yuvasının bozulmasını? Çok direndiyse de nafile? Sertleşmeye başlamıştı son günlerde... Saçları tutam tutam çekildiğinden dolayı içi kızarmıştı. Sesini bile çıkarmamıştı acımasına rağmen. Ama dayanmaya gücü kalmamıştı. Evi terk edip gitti Fatma Hanım? Eden bulur misali, bir haber tefecilerin eline düşen iş adamı evinde ölü bulundu.
kalbim_haylaz@hotmail.com
obituary09@hotmail.com
emre_pb_@hotmail.com
by_kayseri_212@hotmail.com
Theunique07@hotmail.com
derya_892@hotmail.com
ayse_52@hotmail.com
bebek@hotmail.com
selin@hotmail.com
seyma44_1905@hotmail.com
sharon_stone@hotmail.com
guzel_kiz@hotmail.com
zeynep_@hotmail.com
zehra@hotmail.com
ayse_01@hotmail.com
zeynepsari_3@hotmail.com
atesli_kiz@hotmail.com
liseli@hotmail.com
travesty@hotmail.com
ruya@hotmail.com
kezban@hotmail.com
tweety_bjk@hotmail.com
derya@hotmail.com
seksi_kiz@hotmail.com
aysu@hotmail.com
esra7231@hotmail.com
ayse_03@hotmail.com
hulya_avsar@hotmail.com
merve@hotmail.com
nurten@hotmail.com
zerda@hotmail.com
cansu@hotmail.com
feza_feza21@hotmail.com
guzeller_guzeli@hotmail.com
seksi@hotmail.com
cerenzenger@hotmail.com
fatma_19@hotmail.com
pamela@hotmail.com
aylin1616@hotmail.com
tas_bebek@hotmail.com
deniz__mavisi@hotmail.com
ayca99939@hotmail.com
sezenekol@mynet.com
narcicegi33@hotmail.com
1-cellen_lp@hotmail.com
sevimli_kiz8@hotmail.com
ayse436@hotmail.com
hande_kara2@hotmail.com
gulsum_kolu39@hotmail.fr
ece_19@hotmail.com
meldaeren522@hotmail.com
ayseldemir_8@hotmail.com
aylin48@hotmail.com
gizemeris@hotmail.com
iraklikiz@hotmail.com
gulcan_efe@hotmail.com
gonul_273@hotmail.com
deryadeniz1984@hotmail.com
aylin2003_5@hotmail.com
baby_ayca@hotmail.com
zenka_26@hotmail.com
bayanuzgun@hotmail.com
seden_kaya@hotmail.com
blue_girl08@hotmail.com
demetekinci@hotmail.com
buse6@msn.com
duygu_altinbay@hotmail.com
buket_can01@hotmail.com
sevgi_ce7@hotmail.com
ilknu_4@hotmail.com
cici_kiz_esra@hotmail.com
zorkadin_34@hotmail.com
selin_cik_9@hotmail.com
tugce_226@hotmail.com
nazanbayan@hotmail.com
berna_karakas@hotmail.com
zuhresarol@hotmail.com
sumergirl@hotmail.com
lissi18_1@hotmail.com
ozgesarol@hotmail.com
dark_angel_546@hotmail.com
isabella762@hotmail.com
kyssygirl757@hotmail.com
monsa86@hotmail.com
sevda_35_@hotmail.com
lauracroft@email.it
aysesari87@hotmail.com
aleyna2003@hotmail.com
duygu_melda@hotmail.de
gangstahgirl015@hotmail.com
feyza09@hotmail.com
aysenim87@hotmail.com
cananbayat@hotmail.com
blue_girl885@hotmail.com
xpinarx@hotmail.com
minikcadi_1988@hotmail.de
deryasarol@hotmail.com
blue_girl170@hotmail.com
aysemin43@hotmail.com
gonca_akdogan@hotmail.com
eda_13_8@hotmail.com
kardelen13_@hotmail.com
elif1964@hotmail.com
zeynooo@hotmail.de
anastasiaay@hotmail.com
nukhet8986@hotmail.com
elifbaskaya@hotmail.com
nihalsivgin@hotmail.com
sonya_90_3@hotmail.com
pinar_arslan07@hotmail.com
damla_ars@hotmail.com
maynak@msn.com
gozde114@hotmail.com
cigdemkalimero@hotmail.com
cancan150@hotmail.com
songul_cansu_1979@hotmail.com
ebru_ant@hotmail.com
seldaoksuzoglu@hotmail.com
slina_busra@hotmail.com
jenniferlundmark@hotmail.com
ebru_48@hotmail.com
cadicik_89@hotmail.com
babeglr@hotmail.com
aysenkaptan@hotmail.com