23 Ocak 2010 Cumartesi

bir sevda ugruna öyküsü

Gönderen mad00

bir sevda ugruna


Kadın yirmi yedi yaşında... Yüreği, kar beyaz soğuklara terkedilmişama inat bu ya hala sımsıcak. Düşünceleri kah hayatın gitgideağırlaşan gerçeklerinde kah aydınlık hayallerde dolaşıyor nefesnefese.. Elinde samur fırçası, geçmişi karalayıp bugünürenklendiriyor hiç durmadan. Renkler kıpır,kıpır , içindeki çocukhaşarı mı haşarı... Gözleri ise buğulu bakmakta hüzünlere yenik...Hayatı sorgulamaktan çoktan caymış.Omuzları

bir küçük kız çocuğun şımarıklığını sergilercesine "Bana ne"

ifadesinde. Kıpır,kıpır ya içi.. Arayışları var kendisinden bile

sakladığı. Bela da geliyorum demez ya... İşte böyle bir anda; ruhu,

sanal dünyanın kapısından sızıverir içeri sessiz, habersiz.. Hani şu

chat canavarı var ya bu günlerin belalısı. Orada kendisi gibi şaşkın

yüreklerin arasında buluverir kendini. Ve... olanlar olur o zaman. Hiç

beklenmeyen anda buzda kayar gibi "Hooop" havada bulur duygularını

darmadağınık. Sanki başında deli rüzgarlar hiç esmiyormuş, esenler de

yetmiyormuş gibi. Erkeğin yaşı otuz. Hırslı, kendinden emin.

Kendisiyle barışık ve yaşadığına memnun. Kahkahası ekrandan yüreklere

taşan, mutlu ve duygu dolu bir bulut adam. Eşi ve çocuğu için yaşamakta

olduğunu saklamadan kadını davet eder sanal dünyanın sanal aşk oyununa.

Acemidir kadın. Belki genç adam da öyle. Oynadıkları oyunun

tehlikesinden habersiz bir masalı yaşamaya başlarlar.Ekranın karşısında nefeslerini tutup beklerler sevdalınıngelmesini.

Karşılaşmaları her defasında kahkahaları hatırlatırcasına şen olur.

Zamanın koordinatları buluşamadığında, birbirlerine teğet

geçtiklerinde, hüzün yayılır gecelere. Uyku tutmaz bekleyişlerde

ikisini de. Sabah yeni umutlara gebe başlar. Ve ekranda doğarlar her

buluşmayla yeniden.. Duyguların en fırtınalısına yakalanırlar.

Birbirlerini gerçekten merak ederler. Bulut adam kadının

açlığından, üşümesinden bile sorumlu tutmaya başlar kendini. Kadınsa

adamın yorgun hallerine dayanamaz. Elleri dokunmasa da ellerindedir

artık. Birbirlerini elüstünde tutarlar anlayacağınız.Günler, aylar geçer...Hayaller ekranlara sığmaz olur. Artık görmek isterler birbirlerini. Dokunmak sarılmak isterler. Hatta çılgıncasına sevişmek...Kadın kıvranır onsuzluğun acılarında.. Özlem şiddetedönüşür. Acıtır... İşkencelere yatırır kadını. Oyun değildir artıkbu. Aşk ekranda değil hayatın ta içinde yaşamaktadır. Bulut adam sorar durmadan ;-N'olacak şimdi...Kadın, adam kadar cevapsız..."Bilmiyorum" der."Bilmiyorum"Artık sorgulamalar başlar duyguları ..."Bu nedir?...Bunun adı ne..?"Kadın

aşkı tanımlar ama çare değildir tanımlamak.. Yaşananlardır gerçek olan.

Hissedilenlerdir. Her sevdanın başını bir karabasan bekler

ya...Beklemese sevda denen şey olmaz zaten. İşte bu bir sevdadır ve

başında karabasanlar. Kadın unuttuğu aşk gözyaşlarını hüzünlere,

sancılara, onulmaz ağrılara boyar, alaca bulaca. Artık her şeye

gözlerindeki buğuların ardından bakmaktadır. Ve ekrana şunları;

buzların arasından aldığı yüreğinin kalemiyle yazar. Yüreğini buzlara

iade etmek üzere... "Beni ignore et*.Ne olur bunu yap."Bulut adam şaşkındır belki ama adı gibi bilir. Doğru olan budur. Düşünür bir süre.Susar ekran. Susar kadının yüreği... Ölümanıdır bu.Verilen son nefestir sanki.. "Sevdam

Hayır dese" " Sensiz yapamam dese" diye bekler nefes almak için. Bulut

adamın suskunluğu bozduğu yerde ölecektir kadın.. Bunu ikisi de

bilirler. Bir yazı belirir ekranda çaresizce okunan "Netten çıkıyorum o zaman" "Hoşçakal"Mavi

üzerine siyah yazılmış sözcükler kararlı ve kesindir... Titreyen ve

cansızlaşan parmakları son bir kez tuşları gezinir kadının "Hoşçakal"Düşer Bulut adamın gülen yüzü ekrandan. Ve Kadın ölür...